Onun eylemleri büyük ölçüde Meksikalı liderleri kızdırdı.
- His actions greatly angered Mexican leaders.
Tom'u kızdırmamalıydık.
- We should not have angered Tom.
Onun sözleri onu kızdırdı.
- Her words angered him.
Onun eylemleri büyük ölçüde Meksikalı liderleri kızdırdı.
- His actions greatly angered Mexican leaders.
Yüzündeki kızgınlık belirgindi.
- The anger in her face was unmistakeable.
Sevgi kızgınlıktan iyidir. Umut korkudan iyidir.
- Love is better than anger. Hope is better than fear.
Seni kızdırmak istemiyorum.
- I don't wish to anger you.
O, efendisinin öfkesi karşısında geri çekildi.
- He recoiled before his master's anger.
Yüzü öfkeden kıpkırmızıydı.
- Her face was bright red with anger.
Yüzü sinirden kızardı.
- His face turned red with anger.
Sinirden kıpkırmızı olmuştu.
- He was red with anger.
Onun eylemleri büyük ölçüde Meksikalı liderleri kızdırdı.
- His actions greatly angered Mexican leaders.
Seni kızdırmak istemiyorum.
- I don't wish to anger you.
Kızmak için nedenin yok.
- You have no cause for anger.
You anger too easily.
You need to control your anger.