an object of envious notice or feeling

listen to the pronunciation of an object of envious notice or feeling
الإنجليزية - التركية

تعريف an object of envious notice or feeling في الإنجليزية التركية القاموس.

envy
kıskanç

Komşu kadın neredeyse kıskançlıktan öldü. - The neighbor woman nearly died of envy.

Kıskançlık, Amerikan yaşamının ana gerçeğidir. - Envy is the central fact of American life.

envy
hasetlenmek
envy
çekemezlik
envy
gıpta edilen kimse veya şey
envy
imrenti
envy
{f} gıpta etmek
envy
{f} gözü kalmak
envy
{f} çekememek
envy
{i} haset

Haset etmek günahtır. - To feel envy is a sin.

envy
{i} gıpta
envy
{i} gıpta edilen şey
envy
imren

Bir yandan da ona imreniyorum; tam olarak ne istediğini biliyor ve onu elde etmekten çekinmiyor. - In some ways, I envy him; he knows exactly what he wants and he's not afraid to take it.

Kıskançlık imrenme ile aynı değildir. İkisini karıştırmayın. Bir fark var. - Jealousy is not the same as envy. Do not confuse the two. There is a difference.

envy
{f} kıskan

O, arkadaşlarını kıskanıyordu. - He was the envy of his friends.

Aşk sabırlıdır, aşk şefkatlidir. Kıskanmaz, övünmez, kibirli değildir. - Love is patient, love is kind. It does not envy, it does not boast, it is not proud.

envy
imrenmek
envy
kıskançlık

Komşu kadın neredeyse kıskançlıktan öldü. - The neighbor woman nearly died of envy.

Kıskançlık, Amerikan yaşamının ana gerçeğidir. - Envy is the central fact of American life.

envy
çekememezlik
envy
{f} kıskanmak
الإنجليزية - الإنجليزية
envy
an object of envious notice or feeling

    الواصلة

    an ob·ject of en·vi·ous no·tice or feel·ing

    التركية النطق

    ın ıbcekt ıv enviıs nōtıs ır filîng

    النطق

    /ən əbˈʤekt əv ˈenvēəs ˈnōtəs ər ˈfēləɴɢ/ /ən əbˈʤɛkt əv ˈɛnviːəs ˈnoʊtəs ɜr ˈfiːlɪŋ/
المفضلات