an individual or corporation

listen to the pronunciation of an individual or corporation
الإنجليزية - التركية

تعريف an individual or corporation في الإنجليزية التركية القاموس.

person
{i} şahıs

Hiçbir şey bir şahıs olmak kadar zor değil. - Nothing is as difficult as becoming a person.

Tom kötü bir şahıs değil. - Tom isn't a bad person.

person
{i} kişi

Sen yaşayabileceğin herhangi biriyle evlenme - sen onsuz yaşayamayacağın kişiyle evlen. - You don't marry someone you can live with — you marry the person whom you cannot live without.

Bilal bilgili bir kişidir. - Bilal is a person of knowledge.

person
{i} tip

Tom kesinlikle sözünden dönecek bir insan tipi gibi görünmüyor. - Tom certainly doesn't seem like the kind of person that would back down.

O tür şeyi ne tip insan yapardı? - What sort of person would do that kind of thing?

person
{i} birey

Din çok bireyseldir. Neredeyse herkesin gerçekten kendi dini vardır. Dindeki bütünlük bir kurnazlıktır. - Religion is very personal. Practically everyone has really his own religion. Collectivity in religion is an artifice.

Bir bireyin sevgisini kabul et. - Accept a person's love.

person
merdüm
person
kişilik

Kişiliksiz kadınlardan hoşlanmıyorum. - I don't like women without personalities.

Cümleler kelimelere içerik getirir. Cümlelerin kişilikleri vardır. Onlar komik, akıllı, aptal, anlayışlı, dokunaklı, incitici olabilirler. - Sentences bring context to the words. Sentences have personalities. They can be funny, smart, silly, insightful, touching, hurtful.

person
adam

Donald Trump ünlü bir iş adamıdır. - Donald Trump is a famous business person.

Tom sempatik bir adam. - Tom is an agreeable person.

person
kimse

Duygulu bir kimseyim, bilirsin. - I am a sensitive person, you know.

O kadar kötü birisi ki kimse ondan hoşlanmaz. - He is such a bad person that everybody dislikes him.

person
insan

Sen kötü bir insansın. - You are a mean person.

Bir insanın kalbi, yaklaşık olarak yumruğuyla aynı boyuttadır. - A person's heart is approximately the same size as their fist.

person
bizzat

Ben sadece bizzat öldürdüğüm ve parçaladığım hayvanlardan et yerim. - I only eat meat from animals that I have personally killed and butchered.

Bizzat git ve onunla görüş. - Go and see him in person.

person
{i} dilb. şahıs
person
{i} karakter [tiy.]
person
adam kişi
person
in person şahsen
person
{i} zat
person
kanuni hakları ve vecibeleri olan şahıs veya grup
person
{i} beden
الإنجليزية - الإنجليزية
person
an individual or corporation

    الواصلة

    an in·di·vi·du·al or cor·po·ra·tion

    التركية النطق

    ın îndıvîcıwıl ır kôrpıreyşın

    النطق

    /ən ˌəndəˈvəʤəwəl ər ˌkôrpərˈāsʜən/ /ən ˌɪndəˈvɪʤəwəl ɜr ˌkɔːrpɜrˈeɪʃən/
المفضلات