Utanma nedir bilmez misin sen?
- Does your shame know no bounds?
Utanmaz bir yalancı gülümseyerek konuşur.
- A shameless liar speaks smilingly.
Onlar utanç içinde başlarını eğdiler.
- They hung their heads in shame.
Tom utançla başını eğdi.
- Tom bowed his head in shame.
Yazık olmuş Tom da gelemedi.
- It's a shame Tom couldn't come, too.
Ne yazık ki beton yanmaz.
- It's a shame that concrete doesn't burn.
Beni rezil etmek için çok çabaladın, değil mi?
- You've tried so hard to put me to shame, haven't you?