O, suçlamayı reddetti.
- He denied the accusation.
Onun aleyhindeki suçlama nedir?
- What's the accusation against him?
Dün gece telefonumu şarja takmayı unuttum.
- I forgot to put my phone on the charger last night.
Cep telefonumu şarj etmeliyim.
- I need to charge my cellphone.
Patronun öğle yemeğini yemekle suçlandım.
- I was accused of eating the boss's lunch.
O cinayetle suçlandı.
- He was accused of murder.
Sami, Leyla'yı asla bir suçla itham etmedi.
- Sami never accused Layla of a crime.
Tom haksız yere suçla itham edildi.
- Tom was unjustly accused of the crime.
Onu parayı çalmakla suçlamamalıydım.
- I shouldn't have accused him of stealing the money.
Tom onların onu suçlamada bulunduğu suçu işlemedi.
- Tom didn't commit the crime they've accused him of.
Saldırı ve darptan suçlandı.
- He was charged with assault and battery.
Tom şu anda ağırlaştırılmış saldırı suçuyla yüz yüze.
- Tom currently faces charges of aggravated assault.
Tom hâlâ resmî olarak görevde.
- Tom is still officially in charge.
Sevmesen bile bu görevi almalısın.
- Even if you do not like it, you must take charge of it.
That's a slanderous charge of abuse of trust.
set up over his head his accusation - Matthew 27:37.