O, oğlunu varlıklı bir adam yaptı.
- He made his son a wealthy man.
Erken yatıp ve erken kalkmak, bir adamı sağlıklı, varlıklı ve bilge yapar.
- Early to bed and early to rise, makes a man healthy, wealthy and wise.
Zenginlik için fazla arzum yok.
- I don't have much desire for wealth.
Onların büyük zenginliklerine rağmen, onlar mutlu değil.
- Despite their great wealth, they are not happy.
Bütün servetine rağmen o mutlu değildir.
- For all his riches he is not happy.
Dünyadaki en zengin üç kişi, 48 en fakir ulustan daha çok serveti kontrol ediyor.
- The three richest people in the world control more wealth than the poorest 48 nations.
Tom zenginlik ve şöhret istiyor.
- Tom wants riches and fame.
Brezilya çok zengindir; onun zenginliği çok büyüktür; kahve onun en büyük zenginliklerinden biridir.
- Brazil is very rich; its richness is immense; coffee is one of its greatest riches.