Niçin bol zaman olduğunu söylemeyi sürdürüyorsun?
- Why do you keep saying there's ample time?
Sami'nin Leyla'yı öldürmek için bol zaman ve bol fırsatı vardı.
- Sami had ample time and ample opportunity to kill Layla.
On milyon yen proje için yeterli olacaktır.
- Ten million yen will be ample for the project.
Bu ürün için geniş bir pazar var.
- There is an ample market for this product.
Çatı katında geniş bir oda var.
- There's ample room in the attic.
George Bush'un fazlasıyla gösterdiği gibi, ABD başkanı olmak yalnızca bir nebze zeka gerektirir.
- As George Bush has amply demonstrated, being president of the U.S. requires only a modicum of intelligence.
Ben proje hakkında fazlasıyla konuştum.
- I've spoken amply about the project.