Size kuralları ihlal etmek için izin verilmez.
- You are not allowed to violate the rules.
Yerlilerin bölgeye girmesine izin verilmiyor.
- The natives were not allowed to enter the district.
Onu yapmaya izinlisin.
- You're allowed to do that.
Burada yüzmek için izinli miyiz?
- Are we allowed to swim here?
Bu Tom'a vermene izin verilen son hediye.
- That's the last gift you are allowed to give to Tom.
Bunu yapmasına izin verilen tek kişi ben değildim.
- I wasn't the only one who was allowed to do that.
Size kuralları ihlal etmek için izin verilmez.
- You are not allowed to violate the rules.
Kütüphanede konuşmaya izin verilmiyor.
- Talking in the library is not allowed.
... If I really want the original spelling, I'm allowed to go ...
... because they were allowed to [INAUDIBLE] ...