Onun hakkında türlü türlü söylentiler yayılıyordu.
- All sorts of rumors were floating around about her.
Her türlü grup etkinlikleri vardı.
- There were all sorts of group activities.
Modern toplum her türlü bilgi ile dolup taşıyor.
- Modern society is overflowing with all sorts of information.
Tokyo'da her çeşit millet yaşar.
- All sorts of people live in Tokyo.
Tom her çeşit şeyi oldukça iyi yapabilir.
- Tom can do all sorts of things quite well.
... It's all sorts of civil society groups, and it's huge ...
... So there are all sorts of things that have to be done ...