alanları

listen to the pronunciation of alanları
التركية - الإنجليزية
areas
plural of area
alan
area

After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop. - Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar.

The playground is divided into three areas by white lines. - Oyun alanı, beyaz çizgiler tarafından üçe bölünmüş.

alan
field

Nobody is equal to this young woman in the field of music. - Müzik alanında hiç kimse bu genç kadın eşit değildir.

Tony saw green fields and small, quiet villages. - Tony yeşil alanlar ve küçük, sessiz köyler gördü.

alanları doldurunuz
fill in the blanks
alanları doldurunuz
please fill the fields
alan
range

His research spans a wide range of fields. - Onun araştırması geniş bir alanı kapsar.

Tom has a wide range of interests. - Tom'un geniş bir ilgi alanı var.

alan
space

Get Unlimited Space Now! - Sınırsız Alana Sahip Ol Şimdi!

Bunk beds are a way to save space. - Ranzalar, alandan kazanmanın bir yoludur.

alan
domain

I can't figure out how to register a new domain name. - Yeni bir alan adına nasıl kaydolacağımı anlayamıyorum.

An ICANN domain signifies an IP address to a DNS server. - Bir ICANN alan bir DNS sunucusuna bir IP adresi belirtir.

alan
pitch

This area is as big as a football pitch. - Bu alan, bir futbol sahası kadar büyük.

alan
{i} region

Agriculture is developed in the most fertile lands of the region. - Tarım, bölgenin en verimli alanlarında gelişmiştir.

Sunspots are regions of the Sun where the solar magnetic field is very strong. - Güneş lekeleri güneş manyetik alanının çok güçlü olduğu Güneş bölgeleridir.

alan
arena
alan
territory

You're stepping into dangerous territory. - Tehlikeli alana adım atıyorsun.

alan
recipient
alan
scope
alan
sphere

The lack of a public sphere in Europe is being felt more and more keenly. - Avrupa'da kamusal alanın yokluğu artan bir şiddetle hissediliyor.

The lack of a public sphere in Europe is being felt more and more. - Avrupa'da bir kamusal alanın olmaması gittikçe daha fazla hissedilmektedir.

alan
lot

I have a lot of activities which take up my time. - Bir sürü zamanımı alan eylemlerim var.

I visited a lot of different areas in England. - İngiltere'de birçok farklı alanları ziyaret ettim.

alan
receiver
alan
(İnşaat) building site

A bomb from the time of World War II has exploded at a building site in Germany, killing at least one person. - Almanya'da bir inşaat alanında II. Dünya savaşı zamanından bir bomba patladı, en azından bir kişi öldü.

I work on a building site. - Ben bir inşaat alanında çalışıyorum.

alan
glade
alan
line

The playground is divided into three areas by white lines. - Oyun alanı, beyaz çizgiler tarafından üçe bölünmüş.

alan
(Ticaret) district
alan
(Kısaltma) terr

I'm Alan Tate, Terry Tate's son. - Ben Alan Tate, Terry Tate'nin oğlu.

You're stepping into dangerous territory. - Tehlikeli alana adım atıyorsun.

alan
circus
alan
bay
alan
course

The magnets, of course, have a magnetic field around them. - Mıknatısların, tabii ki, etrafında bir manyetik alanı vardır.

alan
stretch
alan
compartment
alan
continent

America is a continent of immigration. - Amerika göç alan bir kıtadır.

alan
(Havacılık) aerodrome
alan
buyer
alan
clearing
alan
(Askeri) pocket
alan
zone

You must not park your car in a no parking zone. - Arabanı park alanı olmayan bir yere park etmemelisin.

Riparian zones are narrow strips of land located along the banks of rivers. - Kıyı bölgeleri nehirlerin kıyısı boyunca yer alan arazinin dar arazi şeritleridir.

alan
surface
alan
(Ticaret) square

The room's area is two and half square meters. - Odanın alanı iki buçuk metre karedir.

Hundreds of people came out into the square. - Yüzlerce insan alana çıktı.

alan
(Bilgisayar) receivedby
alan
airfield
alan
(Bilgisayar) received by
alan
place

Keep the money in a safe place. - Parayı güvenli bir alanda tut.

I can't keep track of all the changes taking place in the world of AIDS research. - AIDS araştırma dünyasında yer alan tüm değişiklikleri takip edemem.

form alanları
(Bilgisayar) form fields
grafik alanları
(Bilgisayar) chart fields
ilgi alanları
interests
kamu alanları
public spaces
oyun alanları
playgrounds
alan
extent
alan
ambit

Girls are more ambitious academically than boys. - Kızlar akademik alanda oğlanlardan daha hırslıdır.

alan
realm

Recently, the increasing diversity of computer use has extended far beyond the realms of the office. - Son zamanlarda, bilgisayar kullanımında artan çeşitlilik, ofis alanlarının çok ötesine uzandı.

alan
plaza
alan
susceptive
alan
compass

Many people are experiencing compassion fatigue because of the constant tragedies being reported in the news. - Haberlerde sürekli yer alan trajik olaylar yüzünden birçok insan şefkat yorgunluğu çekiyor.

alan
land

The pilot landed the airplane in the field. - Pilot uçağı alana indirdi.

Riparian zones are narrow strips of land located along the banks of rivers. - Kıyı bölgeleri nehirlerin kıyısı boyunca yer alan arazinin dar arazi şeritleridir.

alan
{i} theatre
işaretli alanları doldurunuz
please fill the fields marked
alan
arena; parade ground
alan
area , field , space
alan
theater
alan
(electric, magnetic, static, gravitational, optical) field
alan
theatre [Brit.]
alan
glade, forest meadow
alan
yard

It's rare to find big yards in Japan. - Japonya'da büyük alanlar bulmak nadirdir.

alan
(Hukuk) (mülkiyet) private place
alan
open place, open field
alan
field (of knowledge or activity)
alan
reach

We had better hurry or we'll be caught in the storm before we reach the camping site. - Acele etsek iyi olur yoksa biz kamp alanına ulaşmadan önce fırtınaya yakalanırız.

When they had reached the common where the geese fed, she sat down and unloosed her hair, which was of pure gold. - Onlar kazların beslendiği alana ulaştığında, o oturdu ve saf altın rengi olan saçını açtı.

alan
tract
alan
(open) space, area; field; field, pitch" " saha; airfield; clearing" " kayran; domain, sphere, field
alan
maidan
alan
(Hukuk) area, scope, sphere
alan
purview

That is outside my purview. - O benim yetki alanımın içinde değil.

alan
ground
alan
esplanade
alan
area (region)
belge alanları
(Bilgisayar) document fields
duyu alanları
(Pisikoloji, Ruhbilim) sensory areas
geçici güvenli çalışma alanları
(Askeri) temporary secure working areas
iş alanları açma
job creation
metroloji konu alanları
(Ticaret) metrological subject field
pazar alanları
marketplaces
pist sonu emniyet alanları
(Havacılık) runway end safety areas
seçim alanları
(Bilgisayar) selection fields
tablo alanları
(Bilgisayar) table fields
tehlikeli atık alanları
hazardous waste sites
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف alanları في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

Alan
A male given name

I could pose as an artist all right; so I took the studio. Also the name of Alan Beverley. My own is Bill Bates. I had often wondered what it would feel like to be called by some name like Alan Beverley or Cyril Trevelyan.

Alan
Memeber of a group of Sarmatian tribes, nomadic pastoralists of the 1st millennium AD who spoke an Eastern Iranian language derived from Scytho-Sarmatian and which in turn evolved into modern Ossetian
Alan
{i} male first name
Alan
given name, male
Alan
Arthur Chester Alan Ayckbourn Sir Alan Bennett Alan Dershowitz Alan Morton Greenspan Alan Hazeltine Louis Alan Heeger Alan J. Hovhaness Alan Alan Hovhaness Chakmakjian Alan Hovaness Hulse Russell Alan Kay Alan Lerner Alan Jay MacDiarmid Alan G. Gregory Alan Maddux Mamet David Alan Meier Richard Alan Milne Alan Alexander Page Alan Cedric Paton Alan Stewart Shepard Alan Bartlett Jr. Sillitoe Alan Turing Alan Mathison Jerome Alan West Alanbrooke of Brookeborough Alan Francis Brooke 1st Viscount
alan
A wolfhound
التركية - التركية

تعريف alanları في التركية التركية القاموس.

alan
Düz, açık ve geniş yer, meydan, saha
alan
Orman içinde düz ve ağaçsız yer, düzlük, kayran
alan
Yarışmaların, karşılaşmaların ve oyunların yapıldığı yer, saha
ALAN
(Osmanlı Dönemi) Orman içinde açıklık, meydan
Alan
(Osmanlı Dönemi) MÜCRİF
Alan
saha
Alan
(Osmanlı Dönemi) SALİB
alan
Bir konu veya çalışma çevresi
alan
İçinde birtakım kuvvet çizgilerinin yayılmış bulunduğu var sayılan uzay parçası
alan
Bir alıcı merceğinin net bir görüntü sağlayabildiği derinlik ve genişliğin bütünü
alan
Yüz ölçümü
alan
Eski Roma'da açık hava gösterisi yapılan geniş yer
alan
Orman içinde düz ve ağaçsız yer, düzlük
alan
Bir çalışma çevresi: "Sanat kapalı bir alan değildir; sanat eseri herkes için, bütün toplum için yaratılır."- N. Ataç
alan
Psikolog Kurt Lewin tarafından geliştirilen, insan davranışlarına ilişkin kavramsal bir model
alanları
المفضلات