تعريف akıl في التركية الإنجليزية القاموس.
- wisdom
- mind
So many men, so many minds.
- Çok sayıda insan çok sayıda akıl.
The confused mind is the mind that, thinking something over, congeals in one place.
- Karışık akıl, bir şeyi aşırı düşünen, bir yerde pıhtılaşan akıldır.
- wit
Tom knows better than to fight with you.
- Tom seninle dövüşmeyecek kadar akıllıdır.
All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
- Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
- reason
All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
- Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
A smart dog never barks for no reason.
- Akıllı bir köpek asla sebepsiz havlamaz.
- intelligence
Someone famous said that imagination is more important than intelligence.
- Ünlü biri hayal akıldan daha önemlidir dedi.
- brain
Who is the brains of this operation?
- Bu operasonun akıl hocaları kimdi?
The brain is the center of every mind, soul, and muscle energy.
- Beyin her akıl, ruh ve kas enerjisinin merkezidir.
- mental
She was sent to a mental hospital.
- Akıl hastanesine gönderildi.
Some mental illnesses already have a cure.
- Bazı akıl hastalıklarının zaten tedavisi var.
- gray matter
- advice
You were wise not to follow his advice.
- Onun tavsiyesini dinlemeyecek kadar akıllıydın.
He was wise enough to take her advice.
- Ondan tavsiye alacak kadar akıllıydı.
- senses
- comprehension
- mind, comprehension
- nous
- psyche
- strength of mind
- idea, opinion, thought
- chump
- memory
- head
You've got a good head on your shoulders.
- Sen akıllı ve zeki birisin.
Use your head to save your heels.
- Akılsız başın cezasını ayaklar çekermiş.
- intelligence, brain, reason " us; memory" " bellek; advice" " öğüt; opinion, idea
- headpiece
- consciousness
- loaf
- reason, intelligence; wisdom, discernment, discretion
- sapience
- bean
- grey matter
- intellect
Health and intellect are the two blessings of life.
- Sağlık ve akıl, hayatın iki nimetidir.
- prudence
- guidance
- understanding
- long
- idea
The ideal woman for me would be well-mannered, intelligent and a polyglot.
- Benim için ideal kadın, iyi huylu, akıllı ve birçok dilli olacaktır.
Great minds discuss ideas, average minds discuss events, small minds discuss people.
- Büyük akıllar fikirleri, ortalama akıllar olayları, küçük akıllar ise kişileri tartışır.
- mentality
- fettle
- discernment
- rational faculty
- ıntellect
- sense
- psycho
- pate
- prudent
- sentient
- akıl sağlığı
- sanity
He recovered his sanity.
- Akıl sağlığına kavuştu.
Your sanity isn't in question.
- Akıl sağlığınız söz konusu değil.
- akıl hocası
- mentor
Tom became Mary's mentor.
- Tom, Mary'nin akıl hocası oldu.
I consider Tom a mentor.
- Tom'u akıl hocası olarak görüyorum.
- akıl vermek
- advise
- akıl hastalığı
- dementia
- akıl hastanesine kapatmak
- put away
- akıl ile
- intellectually
- akıl hastanesi
- asylum
A dangerous criminal has escaped from the insane asylum.
- Tehlikeli bir suçlu, akıl hastanesinden kaçtı.
Society is an insane asylum run by the inmates.
- Toplum, mahkumlar tarafından işletilen bir akıl hastanesidir.
- akıl defteri (spiker)
- teleprompter
- akıl yürütmek
- reason
- akıl erdirmek
- Conceive, understandi apprehend
- akıl almayacak kadar çok
- as much as you can't even imagine
- akıl danışmak
- Ask for advice, consult
- akıl hastalikları
- (Tıp, İlaç) Mental disorders
- akıl hastanesi
- Mental hospital, asylum, insane asylum, mental home, madhouse, nuthouse, booby hatch, bughouse, funny farm, loony bin, lunatic asylum
- akıl karışıklığı
- confusion
- Akıl tanrıçası
- Minerva
- Akıl yaşta değil baştadır
- Age is no guarantee of wisdom
- akıl akıl, gel çengele takıl
- (Konuşma Dili) I don't see how we can solve this problem
- akıl akıldan üstündür
- (Atasözü) It pays to consult others
- akıl almak
- to ask (someone's) advice, consult (a person)
- akıl almak
- to ask for advice, to consult
- akıl almama
- incomprehension
- akıl almamak
- to be incredible
- akıl almaz
- unbelievable, inconceivable
- akıl almaz
- imagination boggles at the thought
- akıl almaz
- incredible, inconceivable, unbelievable
- akıl almazlık
- incredibility
- akıl bu ya!
- (Konuşma Dili) We/He thought it was a good idea!
- akıl danışmak
- to ask for advice, to consult
- akıl danışmak
- to consult, ask (someone) for advice
- akıl defteri
- autocue
- akıl defteri
- (Konuşma Dili) notebook
- akıl defteri
- trademark for autocue
- akıl defteri
- TelePrompTer
- akıl defteri
- device that is used to display words or text to read on television
- akıl dişi
- wisdom tooth
- akıl doktoru
- (Konuşma Dili) psychiatrist
- akıl eksikliği
- mental deficiency
- akıl erdirememek
- (sır) to be unable to make head or tail of
- akıl erdirememek
- to be unable to fathom
- akıl erdirmek
- to conceive
- akıl ermemek
- 1. not to be able to conceive of; to find inconceivable. 2. to find unacceptable
- akıl ermez
- impenetrable, incomprehesible
- akıl ermez
- unfathomable
- akıl ermez
- impenetrable
- akıl ermez kimse
- puzzler
- akıl ermezlik
- incomprehensibility
- akıl etmek
- to think of
- akıl etmek
- to think of (doing something) (at the right time)
- akıl fikir
- mother wit
- akıl fikir
- complete attention
- akıl fikir mind: Allah akıl fikir versin
- May God cause you to think straight! Aklın fikrin neredeydi? Why didn't you think? Cafer'in aklı fikri tiyatroda. All Cafer thinks about is the theater
- akıl gücü
- intellectual power
- akıl harcı olmamak
- (for something) to be
- akıl hastalıkları
- alienism
- akıl hastalıkları
- mental disorders
- akıl hastalıkları bilim dalı
- psychiatry
- akıl hastalıkları uzmanı
- alienist
- akıl hastalıkları uzmanı
- psychiatrist
She called the psychiatrist.
- O, akıl hastalıkları uzmanını çağırdı.
- akıl hastalığı
- mental disease
- akıl hastalığı
- mental alienation
- akıl hastalığı
- psychosis, mental illness
- akıl hastalığı
- mental case
- akıl hastanesi
- lunatic asylum
- akıl hastanesi
- mental home, mental hospital
- akıl hastanesi
- booby hatch
- akıl hastanesi
- madhouse
- akıl hastanesi
- loony bin
- akıl hastanesi
- nuthouse
Why did they put Tom in a nuthouse?
- Neden Tom'u bir akıl hastanesine koydular?
It's not a nuthouse, it's a psychiatric hospital.
- Bu bir akıl hastanesi değil, bu bir psikiyatri hastanesi.
- akıl hastanesi
- funny farm
- akıl hastanesi
- mental home
- akıl hastanesi
- bughouse
- akıl hastanesi
- insane asylum
Society is an insane asylum run by the inmates.
- Toplum, mahkumlar tarafından işletilen bir akıl hastanesidir.
A dangerous criminal has escaped from the insane asylum.
- Tehlikeli bir suçlu, akıl hastanesinden kaçtı.
- akıl hastanesinde yatırılması zorunlu
- certifiable
- akıl hastası
- loony
- akıl hastası
- mental patient
- akıl hastası
- bedlamite
- akıl hastası
- mental patient; mad
- akıl hastası
- insane person
- akıl hocası
- adviser
- akıl hocası
- master
- akıl istemek
- ask smb. for advice
- akıl kumkuması
- slyboots
- akıl kârı olmak
- to be within reason
- akıl kârı olmamak
- to be unreasonable, to be wise (to do sth)
- akıl satmak
- to give useless advice
- akıl sağlığı yerinde
- in one's right mind
- akıl sormak
- to inquire, to consult
- akıl sormak
- advise with
- akıl veren
- advisory
- akıl vermek
- to counsel, to give advice to
- akıl vermek
- counsel
- akıl yaşı
- years of discretion
- akıl yormak
- to thik hard
- akıl çelen
- suggestive
- akıl çelen kimse
- mind bender
- akıl öğretmek
- to give advice to
- üst akıl
- superior mind
- Allah akıllar / akıl fikir versin
- (Konuşma Dili) Where is your good sense? l am surprised at you/him
- analog akıl yürütme
- (Pisikoloji, Ruhbilim) analogical reasoning
- ekolojik akıl
- (Çevre) ecowisdom
- ekolojik akıl
- (Çevre) ecological wisdom
- formel akıl yürütme
- (Pisikoloji, Ruhbilim) formal reasoning
- iş işten geçtikten sonra akıl verme
- wiser after the event
- keskin akıl/zekâ keramete kıç attırır
- (Atasözü) A very clever person can almost work miracles
- sadece akıl veren
- armchair
- soyut akıl yürütme
- (Pisikoloji, Ruhbilim) abstract reasoning
- tembele iş buyur/buyurursan sana akıl öğretsin/öğretir
- (Atasözü) If you ask a lazy person to do something, all you'll get in return is unwanted advice: either he'll tell you that you're asking him to do something unnecessary, or he'll say that you ought to think of doing it in a different way
- yalnız akıl ile algılanan şey
- thing in itself
- ırsi akıl hastalığı
- (Tıp) hereditary insanity