I'm sorry, I've forgotten your name.
- Affedersiniz, adınızı unuttum.
I'm sorry, but I didn't catch what you said.
- Affedersiniz fakat söylediğinizi anlamadım.
Excuse me. Who are you?
- Affedersiniz. Siz kimsiniz?
Excuse me, but I feel sick.
- Affedersiniz, ama hasta hissediyorum.
Sorry, but that's not what I ordered.
- Affedersiniz ama bu sipariş ettiğim şey değil.
I'm sorry, I've forgotten your name.
- Affedersiniz, adınızı unuttum.
Pardon me, but that is my racket.
- Affedersiniz, ama o benim raketim.
Pardon me, I came in because I thought the room was free.
- Affedersiniz, boş olduğunu düşündüğüm için odaya girdim.
Sorry. I didn't mean to bother you.
- Afedersiniz. Sizi rahatsız etmek istememiştim.
Pardon me, is there an ATM in this area?
- Afedersiniz, bu alanda bir ATM var mı?
Pardon me, how do I get to Downing Street from here?
- Afedersiniz ,Downing sokağına burdan nasıl ulaşırım?
Excuse me, but I'm looking for the post office.
- Afedersiniz, ama postaneyi arıyorum
Excuse me, do you know what time it is?
- Afedersiniz, saatin kaç olduğunu biliyor musunuz?
I certainly don't condone that.
- Kesinlikle onu affetmem.
Please forgive me for opening your letter by mistake.
- Yanlışlıkla mektubunu açtığım için lütfen beni affet.
Forgive me Father for I have sinned.
- Günah işlediğim için beni affet Tanrım.
You forgave me, didn't you?
- Beni affettin, değil mi?
Tom forgave Mary on his deathbed.
- Tom Mary'yi ölüm döşeğinde affetti.
My mother excused his mistake.
- Annem onun hatasını affetti.
Excuse us for a second.
- Biran için bizi affet.
Excuse me, is this seat taken?
- Afedersiniz, bu sandalye dolu mu?
Excuse me, is this seat taken?
- Afedersiniz, burası dolu mu?
You've never forgiven me, have you?
- Beni hiç affetmedin, değil mi?
She has forgiven him for everything.
- O, her şey için onu affetti.