تعريف affairs في الإنجليزية التركية القاموس.
- gidişat
- olaylar
- {i} işler
Diğer insanların işlerine karışmaya hakkın yoktur.
- You have no right to interfere in other people's affairs.
Öldüğün zaman, senin işlerine ben bakacağım.
- I'll look after your affairs when you are dead.
- (isim) işler
- affairs of the heart
- gönül iğleri
- affairs of the heart
- gönül işleri
- affair
- iş
İşlerine karışmaya niyetim yok.
- I have no intention of meddling in your affairs.
Onun bu işle ile hiçbir bağlantısı yoktur.
- He has no connection with this affair.
- affair
- mesele
Bütün bu mesele bana bir baş ağrısı veriyor.
- This whole affair is giving me a headache.
Vali meselesinin kesintisiz görüntüleri internette ortaya çıktı.
- Uncut footage of the governor's affair has surfaced on the Internet.
- affair
- aşk ilişkisi
- affair
- {i} ilişki
O tek-taraflı bir aşk ilişkisiydi.
- It was a one-sided love affair.
Dış ilişkiler hakkında çok şey bilir.
- He knows a lot about foreign affairs.
- affair
- konu
Bir ankete göre, insanların beşte üçü uluslararası konulara ilgisiz.
- According to a survey, three in five people today are indifferent to foreign affairs.
Olay hakkında konuşmak istemiyor musun?
- Don't you want to talk about the affair?
- public affairs
- (Askeri) KAMU İŞLERİ: Milli Savunma Bakanlığının çeşitli unsurları tarafından genel halk meselelerine yöneltilmiş basın ve halkla ilişkiler faaliyetleri
- affair
- takıntı
- affair
- macera
Çok ihtiraslı bir aşk macerasıydı.
- It was a very passionate love affair.
- affair
- sorun
Yeni bir sorun polis yönetimini tahrik ediyor.
- A new affair is agitating the police administration.
Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.
- The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP.
- affair
- ince iş
- affair
- dalga
- as affairs stand
- şimdiki halde
- charge d'affairs
- (Politika, Siyaset) maslahatgüzar
- disaster affairs
- afet işleri
- domestic affairs
- (Politika, Siyaset) iç politika
- foreign affairs
- (Askeri) dış ilişkiler
- internal affairs
- dahiliye
- internal affairs
- (Politika, Siyaset) iç politika
- minister of internal affairs
- içişleri bakanı
- ministry for internal affairs
- içişleri bakanlığı
- ministry of cultural affairs
- kültür bakanlığı
- ministry of foreign affairs
- t.c. dışişleri bakanlığı
- regulatory affairs
- (Tıp) ruhsatlandırma işleri
- student affairs
- (Eğitim) öğrenci işleri
- Department of Economic Affairs
- Ekonomik işler Dairesi
- Department of Religious Affairs
- Diyanet işleri Başkanlığı
- Foreign Affairs
- dışişleri
- Minister of Foreign Affairs
- Dışişleri Bakanı
- Ministry of Foreign Affairs
- Dışişleri Bakanlığı
- Ministry of Village Affairs
- Köy işleri Bakanlığı
- affair
- hadise
- domestic affairs
- iç meseleler
- external affairs
- harici işler
- internal affairs
- içişleri
Hiçbir ülkenin başka bir ülkenin içişlerine müdahale etmemesi gerekir.
- No country should interfere in another country's internal affairs.
O, Japonya'nın içişleri hakkında iyi bir bilgiye sahip.
- He has a good knowledge of the internal affairs of Japan.
- statement of affairs
- iflas bilançosu
- affair
- maslahat
- Business and Legal Affairs
- Ticari ve Hukuki İşler
- Civil Affairs Group
- (Askeri) Sivil İlişkiler Grubu
- Foreign Affairs Minister
- Dışişleri bakanı
- House Committee on Foreign Affairs
- Amerikan Temsilciler Meclisi Dış İlişliler Komitesi
- Internal Affairs investigation
- İç İşleri soruşturması
You know, Captain Raydor, I could probably be much more helpful with your Internal Affairs investigation.
- Ministry of Economic Affairs
- Ekonomi Bakanlığı
- Religious Affairs Directorate
- Diyanet İşleri Başkanlığı
- Undersecretariat for Maritime Affairs
- Denizcilik müsteşarlığı
- administrative affairs
- İdârî işler
- current affairs programmes
- güncel olaylara ilişkin programların
- department of veterans' affairs
- Gaziler işler bölümü
- foreing affairs
- Dış işleri
- humanitarian affairs
- insani meseleler
- international affairs
- Uluslararası ilişkiler
- legal affairs manager
- Hukuk işleri müdürü
- ministry of agriculture and rural affairs
- Tarım ve Köyişleri Bakanlığı
- personal affairs
- özel işler
- pry into s.o.´s affairs
- birinin işlerine burnunu sokmak
- regulatory affairs
- düzenleyici işleri
- regulatory affairs specialist
- kıdemli ruhsatlandırma uzman
- religious affairs
- Diyanet işleri
- secretary of foreign affairs
- Dışişleri bakanı
- the Ministry of Foreign Affairs
- Dışişleri Bakanlığı
- the Ministry of Village Affairs
- Köy İşleri Bakanlığı
- veterans affairs
- gazi işleri
- (HA) Assistant Secretary of Defense (Health Affairs)
- (Askeri) Savunma Bakanı Yardımcısı (Health Affairs)
- (ISA) Assistant Secretary of Defense (International Security Affairs)
- (Askeri) Savunma Bakanı Yardımcısı (Uluslararası Güvenlik İşleri)
- (LA) Assistant Secretary of Defense (Legislative Affairs)
- (Askeri) Savunma Bakanı Yardımcısı (Yasama İşleri)
- (RA) Assistant Secretary of Defense (Reserve Affairs)
- (Askeri) Savunma Bakanı Yardımcısı (İhtiyat İşleri)
- (RSA) Assistant Secretary of Defense (Regional Security Affairs)
- (Askeri) Savunma Bakanı Yardımcısı (Bölgesel Güvenlik İşleri)
- Bureau of Indian Affairs
- (Askeri) Kızılderili İşleri Bürosu
- Central Joint Mortuary Affairs Office; Chief, joint mortuary affairs office
- (Askeri) Merkezi Müşterek Morg İşleri Ofisi; müşterek morg işleri ofisi Başkanı
- Civil Affairs command
- (Askeri) Sivil İşler Komutanlığı
- Department of Veterans Affairs
- (Askeri) Gazilerle İlişkiler Departmanı
- Executive Director for Intelligence Community Affairs (USG)
- (Askeri) İstihbarat Toplum İlişkileri İcra Başkanı (Birleşik Devletler (US) hükümeti (USG))
- International Narcotics and Law Enforcement Affairs (USG)
- (Askeri) Uluslar Arası Narkotik ve Yasa Uygulama İşleri (USG)
- Office for the Coordination of Humanitarian Affairs
- (Askeri) İnsani Yardım Koordinasyon Dairesi
- Office of Military Affairs (CIA)
- (Askeri) Askeri İşler Dairesi (CIA)
- Public Affairs Office; public affairs officer
- (Askeri) Halkla İlişkiler Ofisi; halkla ilişkiler subayı
- United Nations Department of Humanitarian Affairs
- (Askeri) BM İnsani Yardım Dairesi
- United Nations Office for the Coordination of Humanitarian Affairs
- (Askeri) BM İnsani Yardım İşleri Koordinasyon Ofisi
- affair
- {i} olay
O, korkunç bir olaydı.
- It was a terrible affair.
Onlar olayı araştıracak.
- They are going to investigate the affair.
- affair
- iş/ilişki/mesele
- affair
- {i} k.dili. şey (makine/eşya)
- affair
- {i} gönül macerası
- affair
- {i} k.dili. olay, skandal
- affair
- {i} şey
Dış ilişkiler hakkında çok şey bilir.
- He knows a lot about foreign affairs.
- arrange one's affairs
- işlerini yoluna koymak
- assistant chief of staff, civil affairs
- (Askeri) halkla ilişkilerden sorumlu kurmay başkan yardımcısı
- chief administrative officer; civil affairs operations; counterair operation
- (Askeri) baş idari (muharebe) subay; sivil işler harekatı; mukabil hava harekatı
- civil administration; civil affairs; combat assessment
- (Askeri) civil administration; civil affairs; combat assessment
- civil affairs
- (Askeri) SİVİL İŞLER: Bir komutana ait faaliyetlerden; bir dost veya işgal altındaki bir memleket veya bölgede askeri kuvvetler mevcut bulunduğu zaman, bu kuvvetler ile sivil makamlar ve halk arasındaki münasebetlerle ilgili safhalar sivil işler bu meyanda şu hususları içine alır: l. Bir memleket veya bölgede bulunan askeri kuvvetlerle bu memleket veya bölge sivil makamları ve halkı arasındaki münasebetlerle ilgili ve genellikle, bazı işlerin askeri kuvvetler tarafından görülmesi veya normal olarak mahalli hükümet sorumluluğundaki bazı yetkilerin bu kuvvetler tarafından kullanılmasını içine alan konular. Bu münasebetler; muhasamat zamanı veya diğer acil durumlarda, askeri harekattan önce bu harekat sırasında veya bunu müteakip kurulabilir ve normal olarak anlaşma veya anlaşmalarda açık veya kapalı şekilde yer alır
- civil affairs agreement
- (Askeri) SİVİL İŞLER ANLAŞMASI: Dost bir memlekette bulunan silahlı kuvvetler ile bu memleketlere giren çıkan veya dolaşmakta olan mesaj, basılı evrak, film nevinden sivil haberleşmeyi sansürden geçirme
- civil affairs group; collective address group
- (Askeri) sivil işler grubu; müşterek adres grubu
- civil affairs officer
- (Askeri) SİVİL İŞLER SUBAYI: Sivil işler karargahı veya birliğinin bir mensubu olarak askeri kuvvetlerin mevcut bulunduğu bir bölgede asker ve siviller arasındaki münasebetlerle ilgili faaliyetleri planlamada ve koordinede komutana yardımcı olan subay
- civil affairs unit
- (Askeri) SİVİL İŞLER BİRLİĞİ: Bir komutanın sivil işlerle ilgili faaliyetlerini yerine getirmek maksadıyla kurulmuş bir askeri birlik
- domestic affairs
- iç sorunlar
- domestic affairs
- aile meseleleri
- external affairs
- dış ilişkiler
- external affairs
- dışişleri
- foreign affairs
- dışişleri [brit.]
- illegal affairs
- (Ticaret) yasadışı işler
- joint mortuary affairs office; joint mortuary affairs officer
- (Askeri) müşterek cenaze işleri office; müşterek cenaze işleri subayı
- justice and home affairs
- (Avrupa Birliği) (JHA) Adalet ve İçişleri
- manage one's affairs well
- gemisini yürütmek
- manage someone's affairs
- (Ticaret) birinin işlerine bakmak
- ministry of interior affairs
- içişleri bakanlığı
- monetary affairs
- (Ticaret) parasal işler
- mortuary affairs collection point
- (Askeri) cenaze işleri toplama noktası
- mortuary affairs decontamination collection point
- (Askeri) cenaze işleri bulaşıcı madde temizleme toplama noktası
- parent relay; physician assistant; probability of arrival; public affairs
- (Askeri) ana röle; fizik asistanı; varış ihtimali; halkla ilişkiler
- passengers; public affairs plans
- (Askeri) yolcular; halkla ilişkiler planları
- private affairs
- (Ticaret) özel işler
- private affairs
- (Ticaret) gizli işler
- proposed public affairs guidance
- (Askeri) önerilen halkla ilişkiler yönergesi
- pry into smb.'s affairs
- başkasının işine burnunu sokmak
- public affairs
- kamu işleri
- public affairs guidance
- (Askeri) halkla ilişkiler yönergesi
- public affairs team
- (Askeri) halkla ilişkiler timi
- regulatory affairs manager
- (Ticaret) ruhsatlandırma müdürü
- secretary of state for Home Affairs
- içişleri bakanı
- secretary of state for foreign affairs
- dışişleri bakanı
- settle one's affairs
- bütün işlerini halletmek
- specialist in judicial affairs
- adliyeci
- state of affairs
- vaziyet
- state of affairs
- gidişat
- state of affairs
- şartlar
- state of affairs
- koşullar
- state of affairs
- durum
Böyle bir duruma göz yummayacağım.
- I will not tolerate such a state of affairs.
Artık bu durumun devam etmesine izin veremeyiz.
- We cannot allow this state of affairs to continue any longer.
- state of affairs
- işlerin durumu
- theater mortuary affairs officer
- (Askeri) muharebe sahası morg işleri subayı
- world affairs
- dünya meseleleri
- wreck one's affairs
- çarkına etmek