Tom'un patronu ona bir haftalık ücreti avans verdi.
- Tom's boss advanced him a week's wages.
Tom Mary'ye iki haftalık maaş avansı verdi.
- Tom advanced Mary two week's salary.
Japon endüstrisi savaştan beri büyük ilerlemeler kaydetti.
- Japanese industry has made great advances since the war.
Tıp bilimi çarpıcı bir ilerleme gösterdi.
- Medical science has made a dramatic advance.
Tıptaki son gelişmeler dikkat çekiyor.
- Recent advances in medicine are remarkable.
Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelere yardım etmeliler.
- Advanced countries must give aid to developing countries.
O, avantajlarını geri çevirdi.
- She turned down his advances.
Mary Tom'un avantajlarını geri çevirdi.
- Mary turned down Tom's advances.
Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelere yardım etmeliler.
- Advanced countries must give aid to developing countries.
Japonya teknolojik olarak, en gelişmiş ülke oluyor.
- Japan is becoming the most advanced country technologically.
Onların cihazı son derece gelişmiş.
- Their equipment is extremely advanced.
Peşin ödemek zorundasın.
- You must pay in advance.
Onu ona peşinen söylemenizde hiçbir sakınca yok.
- You may as well say it to him in advance.
O ileri öğrencilere İngilizce öğretiyor.
- She teaches English to advanced students.
Osteoporoz ileri yaşlarda daha yaygındır ve genellikle menopoz sonrası kadınlar için bir sorundur.
- Osteoporosis is more common in advanced age, and is often a concern for post-menopausal women.
Ordu nehir boyunca yavaşça ilerledi.
- The army slowly advanced across the river.
Zaman hızla geçti ve iş hiç ilerlemedi.
- Time passed rapidly and the work didn't advance at all.
Tıbbi gelişmelere karşın dış gebelik, dünya çapındaki anne ölümlerinin önemli bir nedeni olmaya devam etmektedir.
- Despite medical advances, ectopic pregnancy remains a significant cause of maternal mortality worldwide.
Dan, Linda'nın seksüel önerisini reddetti.
- Dan rejected Linda's sexual advances.
Kiranı peşin olarak ödemelisin.
- You should pay your rent in advance.
Peşin olarak ödemek zorundayız.
- We have to pay in advance.
Yine, köktenci ideolojiler büyük tarihsel ilerlemelere karşı çıkarlar.
- Once more, the fundamentalist ideologies oppose to the great historical advances.
Japon endüstrisi savaştan beri büyük ilerlemeler kaydetti.
- Japanese industry has made great advances since the war.
Lütfen yokluğunuzu önceden bana bildiriniz.
- Please inform me of your absence in advance.
Siz de ona önceden söyleyebilirsiniz.
- You may as well say it to him in advance.
The scouts found a site for an advance base.
to advance the price of goods.
to advance an argument.