تعريف aday في التركية الإنجليزية القاموس.
- applicant
Applicants are requested to apply in person.
- Adayların bizzat başvurmaları rica olunur.
She was chosen from ten thousand applicants.
- O, on bin adaydan seçildi.
- candidate
Winning the election was a great victory for the candidate's political party.
- Seçimi kazanmak adayın siyasi partisi için büyük bir zaferdi.
The two candidates are struggling for mastery.
- İki aday ustalık için mücadele ediyorlar.
- nominee
He is a nominee in four award categories.
- O, dört ödül kategorisinde aday.
There are six nominees for this year's prize.
- Bu yılki ödül için altı aday var.
- applier
- (Ticaret) trainee
- aspirant
- postulant
- entrant
- (Hukuk) candidate, nominee, applicant
- candidate, nominee; applicant namzet
- contestant
- cadet
- slated to
- {i} remainderman
- nominator
- aday göstermek
- (Hukuk) nominate
I would like to nominate Don Jones as chairman.
- Ben, başkan olarak Don Jones'u aday göstermek istiyorum.
- aday gösterme
- presentation
- aday olarak göstermek
- nominate
- aday belirlemek
- nominate
- aday gösterilmek
- be nominated
- aday gösterme
- (Politika, Siyaset) nominate
- aday göstermek
- nominate as a candidate
- aday göstermek
- put somebody in for
- aday göstermek
- present candidates
- aday listesi
- candidate list
- aday olmak
- be a candidate
- aday olmak
- be up for
- aday olmak
- stand
- aday seçimi
- (Politika, Siyaset) candidate selection
- aday ülke
- (Politika, Siyaset) candidate country
- aday ülkeler
- (Politika, Siyaset,Ticaret) candidate countries
- aday üye
- (Ticaret) affiliate
- aday adayı
- candidate for nomination
- aday adı
- postulant name
- aday belirleme günü
- nomination day
- aday bildirim tarihi
- (Eğitim) candidate notification date
- aday devletler
- (Hukuk) applicant states
- aday gösterme
- nomination
- aday göstermek
- 1. to present candidates. 2. to present (someone) as a candidate
- aday göstermek
- present
- aday göstermek
- to put sb in for
- aday göstermek
- set up
- aday göstermek
- run
- aday göstermeyen taraf
- (Ticaret) non-nominating party
- aday havuzu
- candidate pool
- aday listesi
- slate
- aday numarası
- candidate number
- aday olan
- toward
- aday olarak gösterilmek
- be nominated as a canditate
- aday olmak
- to be up for, to stand
- aday olmak
- run
Pierce wanted to run for re-election.
- Pierce yeniden-seçilmek için aday olmak istedi.
Mary wanted to run for class president.
- Mary sınıf başkanlığı için aday olmak istedi.
- aday olmak
- stand for
- aday olmak
- stand for election
- aday olmak
- to become a candidate (for)
- aday subay
- (Askeri) officer designate
- aday yoklaması
- primary election
- aday çıkarmak
- nominate candidate
- aday çıkarmak
- run candidate
- aday çıkarmak
- field candidate
- aday çıkarmak
- put up candidate
- aday çırak
- apprentice candidate
- aday çırak
- candidate for apprenticeship
- aday ülkeler
- (Hukuk) applicant countries, candidate countries
- adaylar
- nominees
- muhtemel aday
- prospect
- seçim için aday önermek
- put up
- adaylar
- candidates
There was a list of available candidates.
- Mevcut adayların bir listesi vardı.
None of the candidates got a majority of the votes.
- Adayların hiçbiri oy çoğunluğunu almadı.
- adaylar
- trainees
- adaylar
- applicants
Aren't there any qualified applicants?
- Hiç nitelikli adaylar yok mu?
Applicants are requested to apply in person.
- Adayların bizzat başvurmaları rica olunur.
- parti aday listesi
- ticket
In the past I used to vote for the Democratic ticket, but from now on I'll climb on the Republican bandwagon.
- Geçmişte demokratik parti aday listesi için oy verdim fakat bundan sonra Cumhuriyetçi partiyi destekleyeceğim.
- Cumhuriyetçi aday
- (Hukuk) republican candidate
- aday olmak
- sit for
- adaylar
- nomenclature
- aynı partiden seçime katılan aday
- running mate
- beklemediği halde aday gösterilen adam
- dark horse
- göstermelik aday
- stalking-horse
- makam için aday gösterme
- (Politika, Siyaset) nomination for offıce
- parti aday listesi
- party ticket
- seçime aday olmak
- contest a seat
- sözde aday
- (Hukuk) candidate in name
- şansı en yüksek aday
- front runner