Tom Mary için çalışmayı gerçekten sevdiğini anladı.
- Tom found that he actually liked working for Mary.
Tom gerçekten bir hayalet gördüğünü söylüyor.
- Tom says he has actually seen a ghost.
Hey! Bu doğru yer değil. Sen bununla ilgili bilgi için gerçek milli takım antrenörüyle temas kurmalısın.
- Hey! This is not the right place. You should contact the actual national coach for information regarding this.
Seninle benim aramdaki fark benim aslında doğru olanı yapmaya çalışmakla ilgileniyorum olmam.
- The difference between you and me is that I'm actually interested in trying to do what is right.
Tom aslında Boston şehri sınırları içinde yaşamıyor.
- Tom doesn't actually live within Boston city limits.
İster inanın ister inanmayın, ben aslında resim çizebilirim.
- Believe it or not, I can actually draw.
Tom gerçekten bir hayalet gördüğünü söylüyor.
- Tom says he has actually seen a ghost.
Tom gerçekten asla Boston'da bulunmadı.
- Tom has actually never been to Boston.
The actual situation of the world economy is worse then anyone expected a year ago.
the actual case under discussion.
The actual government expenses dramatically excede the budget.
Bravo Six Actual, Snakebite leader (The person with the callsign Snakebite leader requests to speak to the commander of company Bravo and not the radio operator.).