Tom Mary'nin Boston'da yaşamayı planlamadığını daha sonra öğrendi.
- Tom learned later that Mary wasn't planning to live in Boston.
Mary'nin onun annesine yardım etmeyi planlamadığını Tom'a söyleme.
- Don't tell Tom that Mary isn't planning on helping his mother.
Tom partiyi planlayarak iyi bir iş yaptı.
- Tom did a good job planning the party.
Tatil sırasında onun nereye gitmeyi planladığını ona soracağım.
- I'll ask him where he is planning to go during the vacation.
O, planlama bölümünde çalışıyor.
- He works in the planning section.