Meksika ordusu eylem tehdidinde bulundu.
- The Mexican army threatened action.
Ordu savaş sırasında bir dizi görkemli eylemlerde yer aldı.
- The army was involved in a number of brilliant actions during the battle.
Başka ülkelerin işgali utanç verici bir etkinliktir.
- The invasion of other countries is a shameful action.
Hükümetin etkinlikleri dünya çapında kınandı.
- The government's actions were condemned worldwide.
Tom, savaş sırasındaki eylemleri için pişmanlık duymaya başladı.
- Tom began to experience remorse for his actions during the war.
Ordu savaş sırasında bir dizi görkemli eylemlerde yer aldı.
- The army was involved in a number of brilliant actions during the battle.
Onun davranışları beni rahatsız ediyor.
- Her actions disturb me.
Kendimizi niyetimizle başkalarını ise davranışlarıyla yargılarız.
- We judge ourselves by our intentions and others by their actions.
Hareketleri ile sözleri tutarsız.
- Her actions are inconsistent with her words.
Yalnızca her birey ona karşı harekete geçmeye karar verirse, AIDS durdurulabilir.
- AIDS can be stopped only if every person decides to take action against it.
Tom çok konuşan ve az iş yapan biridir.
- Tom is all talk and no action.
Görünüşe bakılırsa, onların eylemleri işe yaramadı.
- To all appearances, their actions haven't borne fruit.
Onun açtığı davalar çok ilgisiz ve o savunmasız bırakıldı.
- The actions she took were too careless, and she was left defenseless.
Resmi bir işlem yapılmadı.
- No formal action was taken.
Başka bir işlem yapılmayacaktır.
- No further action will be taken.
She gave him some action.
a rifle action.
an action movie.
The director yelled ‘Action!’ before the camera started rolling.
One of the earliest uses of groups, according to lore, was the study of the action of S_3 on the equilateral triangle.
... this region was shaped by the combination action of wind and rain on ...