Güçlü yen Japonya'nın ihracat endüstrisinin aleyhine davranmaktadır.
- The strong yen is acting against Japan's export industry.
Çocuklar yetişkinler gibi davranmak isterler.
- Children want to act like grown-ups.
Ordu savaş sırasında bir dizi görkemli eylemlerde yer aldı.
- The army was involved in a number of brilliant actions during the battle.
Eylemciler en son Brezilya'nın uzak, ormanlık bir köşesinde görüldüler.
- The activists were last seen in a remote, forested corner of Brazil.
Çabuk hareket etmek zorunda kaldım.
- I had to act quickly.
Hızlı hareket etmek zorunda kalacağız.
- We'll have to act fast.
Avukat müvekkilinin yasal yollara başvurmasını tavsiye etti.
- The lawyer recommended his client to take legal action.
Fahişelik, kumar, uyuşturucu madde kullanımı, sarhoşluk, düzeni bozmak ve diğer yasadışı etkinlikler kesinlikle yasaklanmıştır.
- Prostitution, gambling, the use of narcotic substances, drunkenness, disorder, and all other illegal activities are STRICTLY FORBIDDEN.
Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
- All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
Ceza hukuku, ceza yasası olarak da bilinen, bir suç olarak sınıflandırılmış olan bir hareket için takibat gerektirir.
- Criminal law, also known as penal law, involves prosecution for an act that has been classified as a crime.
Bu çok nazik bir davranıştı.
- That was a very kind act.
Kendimizi niyetimizle başkalarını ise davranışlarıyla yargılarız.
- We judge ourselves by our intentions and others by their actions.
Newton'un üçüncü hareket kanununa göre her eylemin eşit ve zıt tepkisi vardır.
- According to Newton's Third Law of Motion Every action has an equal and opposite reaction.
İşe git, çocuklarını okula gönder. Modayı takip et, normal hareket et, kaldırımda yürü, televizyon izle. Yaşlılığın için para biriktir. Kanunlara uy. Benimle birlikte tekrarla: Ben özgürüm.
- Go to work, send your kids to school. Follow fashion, act normal, walk on the pavements, watch TV. Save for your old age. Obey the law. Repeat with me: I am free.
Aslında, bunu bilmem gerekir. Bir dakika bekle, hatırlamama izin ver, Kesinlikle! Radyum elementinin atom numarası 88'dir
- Actually, I should know it. Wait a minute, let me remember. Exactly! The atomic number of radium is 88.
Onlardan biri bir aktör, birini öldürme numarası yapacak.
- One of them is an actor, who is going to pretend to murder someone.
Aslında ameliyatı kim yaptı?
- Who actually performed the surgery?
Ben, yeni görevinde aktif bir rol alacağından eminim.
- I am sure you will take an active role in your new position.
O gerçekten üzgün değil; o sadece rol yapıyor.
- He isn't really sad; he's only acting.
Onun oyunculuğu profesyonel düzeydedir.
- Her acting is on the level of a professional.
Herkes onun büyük bir oyuncu olduğunu düşünmüyordu.
- Not everyone thought she was a great actress.
Filmde oynamak ister misin?
- Do you want to act in a movie?
Aslında yapmak çok kolay.
- It's actually very easy to do.
Yaşlıları korumak için üzerimize düşeni yapmak amacıyla, bakım çalışmalarımız sırasında müşterilerimizi eğitmeye ve onlara göz kulak olmaya çalışıyoruz.
- To do our part to protect the elderly, we work to educate and watch out for our clients during our caregiving activities.
Bu operanın üç perdesi vardır.
- This opera has three acts.
Bu oyunun üç perdesi vardır.
- This play has three acts.
Aktör oyunun büyük bölümünde sahnedeydi.
- The actor was on the stage for most of the play.
Bu belge aslında Tom tarafından yazıldı.
- This document was actually written by Tom.
İhracaat sınırları aşan ticari bir etkinliktir.
- Exporting is a commercial activity which transcends borders.
Favori yaz etkinliğin nedir?
- What's your favorite summer activity?
Jane öğrencilerin sahnede iyi rol yaptıklarını gördü.
- Jane saw the students acting well on the stage.
O, Amerikan sahnesinde en iyi aktör oldu.
- He became the finest actor on the American stage.
Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
- All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
Daha akıllıca hareket etmelisin.
- You must act more wisely.
Ve böylelikle bugünlük işleri bitirdik.
- And with that we finish the activities for today.
Görünüşe bakılırsa, onların eylemleri işe yaramadı.
- To all appearances, their actions haven't borne fruit.
Fadıl harekete geçmek zorunda olduğuna karar verdi.
- Fadil decided he had to act.
Sami hayatını kurtarmak için harekete geçmek zorundaydı.
- Sami had to act to save his life.
Which act did you prefer? The soloist or the band?.
He's been acting Shakespearean leads since he was twelve.
This group acts on the circle, so it can't be left-orderable!.
He acted the angry parent, but was secretly amused.
I started acting at the age of eleven in my local theatre.
The pivotal moment in the play was in the first scene of the second act.
He was caught in the act.
Gravitational force acts on heavy bodies.
He acted unconcerned so the others wouldn't worry.
If you don't act soon, you will be in trouble.
... days before he called the attack in Benghazi an act of terror. ...
... after the attack, it was an act of terror. It was not a spontaneous demonstration, is ...