Tom received an urgent message to call his wife.
- Tom karısını araması için acil bir mesaj aldı.
Tom said it was urgent.
- Tom bunun acil olduğunu söyledi.
McKinley demanded an immediate ceasefire in Cuba.
- McKinley Küba'da acil bir ateşkes istedi.
Immediate measures are needed.
- Acil önlemler gereklidir.
We have something pressing to discuss.
- Tartışacak acil bir şeyimiz var.
We have some pressing problems to solve.
- Çözecek bazı acil sorunlarımız var.
Our company is going to be left behind too if we don't create an environment in which we can get instant Internet access.
- Acil internet girişi olan bir çevre yaratmazsak, bizim şirketimizde geride kalacak.
This is an emergency.
- Bu acil bir durumdur.
What number should I call in case of an emergency?
- Acil durumda hangi numarayı aramalıyım?
Tom got an emergency call and had to leave work.
- Tom bir acil durum çağrısı aldı ve işi terk etmek zorunda kaldı.
In case of emergency, call 119.
- Acil durumda, 119'u arayın.
When he got into the emergency department, they said he just imagined everything.
- O, acil servise vardığında onlar her şeyi düşündüğünü söyledi.
I had to go to the emergency room.
- Acil servise gitmem gerekti.
They're taking Mary to the emergency room.
- Mary'yi acil servise götürüyorlar.
Tom ended up in the emergency room.
- Tom acil odasında düştü.
They're taking Mary to the emergency room.
- Mary'yi acil servise götürüyorlar.
I had to go to the emergency room.
- Acil servise gitmem gerekti.
Where is the emergency exit?
- Acil çıkış kapısı nerede?
Emergency exits must be kept free of blockages for public safety.
- Acil çıkış yolları, kamu güvenliği için tıkanıklıklardan uzak tutulmalıdır.