Bir üniversite öğrencisi iken öyle yapardın.
- You used to do so when you were a university student.
O nehir boyunca sık sık yürüyüş yapardım.
- I used to often take walks along that river.
O, onun makaleyi yazmak için kullandığı bilgisayardır.
- That's the computer he used to write the article.
O araba satıcısı bu kullanılmış Toyota'nın iyi durumda olduğunu söylediğinde bana yanlış bilgi vermiş.
- That car dealer gave me a bum steer when he told me this used Toyota was in good condition.
O, ondan nefret ederdi.
- She used to hate him.
Mary, Tom'la evlenmeyi hayal ederdi.
- Mary used to dream about marrying Tom.
Tom yalın ayak yürümeye alışık değildir.
- Tom isn't used to walking barefooted.
Bu ısıya alışık değilim.
- I'm not used to this heat.
O uzun mesafe yürümeye alışkın.
- He is used to walking long distances.
Erken kalkmaya alışkınım.
- I'm used to keeping early hours.
He was shivering a little, for he had always been used to sleeping in a proper bed, and by this time his coat had worn so thin and threadbare from hugging that it was no longer any protection to him.