Erken kalkmaya alışkınım.
- I'm accustomed to getting up early.
Tom yalnız başına olmaya alışkındı.
- Tom was accustomed to being on his own.
Alışılmış olandan farklı bir bağlamda bir şey görmek şaşırtıcı olabilir.
- Seeing something in a different context than the accustomed one can be surprising.
Tom burada çalışmaya alışmış durumda.
- Tom has gotten accustomed to it working here.
Yoluna çıkan herhangi birine rüşvet vermeye alışmış.
- He is accustomed to bribing anyone who gets in his way.
O hızla kendini yeni çevresine alıştırdı.
- He quickly accustomed himself to his new surroundings.
Kısa sürede kendini soğuk havaya alıştırdı.
- He soon accustomed himself to cold weather.
Ben herkesin önünde konuşmaya alışık değilim.
- I am not accustomed to speaking in public.
Yalnız yatmaya alışık değildi.
- He was not accustomed to sleeping alone.
accustomed to cold.