Patronun öğle yemeğini yemekle suçlandım.
- I was accused of eating the boss's lunch.
Vergi kaçırmakla suçlandı.
- He was accused of evading tax.
Yakınlarını kayırmakla itham ediliyor.
- She was accused for nepotism.
Tom haksız yere suçla itham edildi.
- Tom was unjustly accused of the crime.
Onu parayı çalmakla suçlamamalıydım.
- I shouldn't have accused him of stealing the money.
Sanık, hakkındaki iki suçlamadan beraat etti.
- The accused was acquitted on two of the charges.
Onu itham ediyor musun?
- Are you accusing her?
Ben kimseyi itham etmiyorum.
- I'm not accusing anyone.
Sanık ölüm cezasına mahkûm edildi.
- The accused was sentenced to death.
Sanık, hakkındaki iki suçlamadan beraat etti.
- The accused was acquitted on two of the charges.
Avukat yargıca suçlananların yaşlarını göz önünde tutmasını rica etti.
- The lawyer asked the judge to make allowance for the age of the accused.
Suçu kanıtlanana kadar suçlanan masumdur.
- The accused is innocent until proven guilty.
Sanığın gerçekten suçtan suçlu olduğunu düşünüyor musunuz?
- Do you think the accused is really guilty of the crime?
Sami cinsel suçlu olmakla suçlandı.
- Sami was an accused sex offender.
O cinayetle suçlanıyor.
- He is accused of murder.
Vergi kaçırmakla suçlandı.
- He was accused of evading tax.
Ben sizi bir şeyle suçlamıyorum.
- I'm not accusing you of anything.
Seni hiçbir şey için suçlamıyoruz.
- We're not accusing you of anything.
Neither can they prove the things whereof they now accuse me.
We are accused of having persuaded Austria and Sardinia to lay down their arms.
If she felt unimportant, you showed her that she was important to you. If she felt accused, you reassured her. If she felt guilty, you helped her feel better.