O bir Kanadalı kız eşliğinde geldi.
- He came accompanied by a Canadian girl.
Bir yürüyüşte ona eşlik ettim.
- I accompanied her on a walk.
Jim, ona piyanoda eşlik etti.
- Jim accompanied her on the piano.
Bize eşlik etmek için buyurun.
- You're welcome to accompany us.
Annesinden kendisine eşlik etmesini rica etti.
- The girl begged her mother to accompany her.
O, partiye kadar ona eşlik etmemi önerdi.
- He suggested that I accompany him to the party.
He was accompanied by two carts filled with wounded rebels.
... accompanied with with the nutritional component which is still the central ...