تعريف accidental في الإنجليزية التركية القاموس.
- rastlantısal
- tesadüfi
Onun kabalığı tesadüfi değil bilinçliydi.
- His rudeness was conscious, not accidental.
Bunun tesadüfi olduğunu düşünüyor musun?
- Do you think this was accidental?
- {s} kazara olan
- (Muzik) arızalı
- rasgele
- tali
- (Muzik) tesadüfen gelen diyez
- (Kanun) rastlantı kabilinden
- yanlışlıkla olan
- ilinekli
- (Muzik) geçici değiştirme işareti
- (Kanun) arid
- kaza eseri
- {s} tesadüfen meydana gelen
- (Tıp) Arızi, aksidental
- tesadüfen gelen bemol ya da diyez
- {s} rastlantı sonucu olan
- {s} (Felsefe) ilineksel
- istemeden
- kaza eseri olan
- geçici
- ilineksel
- accidentally
- kazara
Tom kazara USB'sini çöpe attı.
- Tom accidentally threw his thumb drive into the garbage.
Tom kazara kendini havaya uçurdu.
- Tom blew himself up accidentally.
- accident
- {i} kaza
O çalışırken bir kaza yaptı.
- He had an accident while working.
Kaza çok fazla ölüme neden oldu.
- The accident has caused many deaths.
- accidentally
- tesadüfen
Bu keşif tesadüfen yapıldı.
- This discovery was made accidentally.
- accidental error
- tesadüfi hata
- accidental war
- (Askeri) tesadüfi harp
- accidental error
- arızi hata
- accidental injury
- kaza yaralanması
- accidental death and dismemberment
- kaza sonucu ölüm ve parçalama
- accidental error, random error
- Yanlışlıkla hata, rasgele hata
- accidental removal
- kazara çıkma/çıkarma/sökme/yerinden çıkarma
- accidental, random, unexpected
- Rastgele, beklenmedik kaza
- accidental activation
- zamansız devreye girme
- accidental attack
- kazara saldırı
- accidental attack
- (Askeri) KAZA ESERİ YAPILAN TAARRUZ, KAZA TAARRUZU, KASITSIZ BAŞLATILMIŞ TAARRUZ: Mekanik bir arıza, bir şahsın hatası veya bir astın yetki dışı bir hareketi gibi rastgele bir olayın doğrudan sonucu olarak ve milli bir amaca dayanmadan başlatılmış taarruz
- accidental aureola
- (Fotoğrafçılık) geçici hale
- accidental catch
- (Denizbilim) rastlantısal av
- accidental conditions
- (Nükleer Bilimler) kaza koşulları
- accidental crisis
- (Tıp) tesadüfi kriz
- accidental crisis
- (Pisikoloji, Ruhbilim) rastlantısal kriz
- accidental damage
- (Sigorta) kazaen oluşan hasar
- accidental death
- kazaen vefat
- accidental death
- {i} kazara ölüm
- accidental death
- kazayla ölüm
- accidental death
- (isim) kazara ölüm
- accidental death benefit
- (Sigorta) kaza sonucu vefa tazminatı
- accidental disability
- kazaen maluliyet
- accidental error
- (Askeri) ARIZİ HATA, TESADÜFİ HATA: Herhangi bir aletin kullanılışında, tahmin edilmeyen, tesadüfi bir hata. Arızi hatalar, çok defa top atışlarında veya bombardımanda mekanik, personel nedenler veya hava değişiklikleri etkisiyle vücuda gelir. Arızı hata, her defasında değişiktir. Ayrıca bakınız: "systematic error"
- accidental exposure
- (Politika, Siyaset) rastlantısal maruz kalma
- accidental gap
- (Dilbilim) atlanmış aralık
- accidental hazard
- rastlantısal tehlike
- accidental imperfection
- rasgele özür
- accidental injury
- (Kanun) yaralanmaya neden olan kaza
- accidental jamming
- raslantisal bogma
- accidental jamming
- (Askeri) kazayla karıştırma
- accidental jamming
- (Bilgisayar,Teknik) rastlantısal boğma
- accidental killing
- (Kanun) kazayla adam öldürme
- accidental offender
- (Kanun) tesadüfi suçlu
- accidental parasite
- rastlantısal asalak
- accidental sampling
- gelişigüzel örnekleme
- accidental sampling
- (Pisikoloji, Ruhbilim) rastlantısal örneklem
- accidental stimuli
- (Pisikoloji, Ruhbilim) rastlantısal uyarıcılar
- accidental war
- (Askeri) KAZA HARBİ, KASITSIZ BAŞLATILMIŞ HARP, TESADÜFİ HARP: Bu terim kullanılmayacaktır. bkz: "accidental attack"
- accidentally
- yanlışlıkla
Tom yanlışlıkla harici hard disklerden birindeki tüm dosyaları sildi.
- Tom accidentally deleted all the files on one of his external hard disks.
Tom yanlışlıkla kendini bacağından vurdu.
- Tom shot himself in the leg accidentally.
- accident
- {i} kaza (kötü olay)
- accident
- {i} rastlantı
Üçüncü caddede rastlantı sonucu onunla karşılaştım.
- I met her by accident on Third Avenue.
Bu keşif tamamen rastlantıydı.
- That discovery was quite accidental.
- accident
- (Bilgisayar,Teknik) ilinek
- accident
- kazara
Dün gece restoranda kazara benim öğretmenimle karşılaştım.
- I met my teacher by accident at the restaurant last night.
Kazara Jane ile karşılaştım.
- I met Jane by accident.
- accident
- engebe
- accident
- olay
Bu kazada beni en çok şaşırtan şey avukatların olay yerine bu kadar çabuk gelmeleri.
- What surprised me most about that accident is how fast the lawyers arrived on the scene.
Araba kazası olay yeri korkunç bir manzaraydı.
- The scene of the car accident was a horrifying sight.
- accidentally
- (Kanun) tesadüfi olarak
- accidentally
- hasbelkader
- accidentally
- (Kanun) kazaen
- accidentally
- istemeyerek
- accident
- raslantı
Karşılaşmamız oldukça raslantıydı.
- Our meeting was quite accidental.
- accidentally
- rasgele
- accidentally
- istemiyerek
- accident
- {i} tesadüf
Dün havalanında tesadüfen onunla karşılaştım.
- I met him by accident at the airport yesterday.
Savaş tesadüfen patlak vermedi.
- The war didn't break out by accident.
- accidently
- kazayla
Bir şekilde onu kazayla etkinleştirdim.
- Somehow I accidently activated it.
- accident
- {i} beklenmedik olay
- accident
- {i} araz
- accident
- (Tıp) Arıza, araz, aksidan
- accident
- {i} (Felsefe) ilinek, araz
- accident
- sakatlık
- accidentally
- rastlantı sonucu
Bir çift rastlantı sonucu Kaliforniya'da 1400 tane altın sikke buldu.
- A couple accidentally discovered a treasure of 1400 gold coins in California.
- accidentally
- ezkaza