acıklı

listen to the pronunciation of acıklı
التركية - الإنجليزية
touching

It was so touching, I almost cried. - Çok acıklıydı, neredeyse ağlıyordum.

Last night, we saw a touching film at the movies. - Dün gece sinemada acıklı bir film izledik.

deplorable
tearful
hurtful
woeful
rueful
distressful
sad

We are faced with a very sad situation. - Çok acıklı bir durumla karşı karşıyayız.

How sad and pathetic! - Ne kadar hüzünlü ve acıklı!

mourning, grieving
distressing

That is a distressing story. - Bu acıklı bir hikaye.

pathetic

Tom is pathetic, isn't he? - Tom acıklı, değil mi?

His driving was pathetic. - Onun sürüşü acıklıydı.

weepy
lugubrious
sorrowful
sad, moving, distressing, pathetic, pitiful, piteous
dolorous
piteous
touching, pathetic, sad, tragic
depressing
triste
pitiful

The pitiful sight moved us to tears. - Acıklı görüntü bizi gözyaşlarına boğdu.

moving

This song is so moving that it brings tears to my eyes. - Bu şarkı o kadar acıklı ki gözlerimi yaşarttı.

woebegone
distress

That is a distressing story. - Bu acıklı bir hikaye.

lachrymose
plaintive
disconsolate
sour
deplore
lamentable
acıklı olay
tragic events
acıklı bir biçimde
distressfully
acıklı bir biçimde
distressingly
acıklı film
tearjerker
acıklı film
weepy
acıklı hikâye
tearjerker
çok üzücü ve acıklı
tragic
çok acıklı olay
very sad event
التركية - التركية
Acındıracak, acı verecek nitelikte olan, dokunaklı, koygun
Acı görmüş, yaslı, kederli
Acındıracak, acı verecek nitelikte olan, dokunaklı, üzücü, koygun: "İçeriden ince iniltilerle karışık acıklı bir uğultu çıkıyordu."- Ö. Seyfettin
Acı görmüş, yaslı, kederli: "Kendimi bu acı ve acıklı kitlenin bir parçası gibi hissediyordum."- H. E. Adıvar
dramatik
acıklı komedi
Eğlendirici olmayı amaçlamayan, dramatik yönü ağır basan, duygusal bir oyun türü, trajikomedi
acıklı
المفضلات