O kili ateşe koyarak sertleştirdi.
- He hardened clay by putting it into a fire.
İsviçre göç politikasını sertleştirdi.
- Switzerland hardened its immigration policy.
Tom'la bir görüşme ayarlamak isterim.
- I'd like to set up a meeting with Tom.
Tom'un her gece yatmaya gitmeden önce yaptığı son şey çalar saatini ayarlamaktır.
- The last thing Tom does every night before going to sleep is set his alarm clock.
Güneş batmak üzereydi.
- The sun was about to set.
Güneş batmak üzeredir.
- The sun is about to set.