Öyle sona ermek zorunda değildi.
- It didn't have to end like that.
Öyle sona ermek zorunda değil.
- It doesn't have to end like that.
Tom buna bir son vermek istiyor.
- Tom wants to end this.
Ben tartışmaya bir son vermek istiyorum.
- I want to put an end to the quarrel.
Eisenhower, savaşı sona erdirmek için mücadele etti.
- Eisenhower had campaigned to end the war.
Fadıl evliliği sona erdirmek istedi.
- Fadil wanted to end the marriage.
O, filmin bitiminde çok farklı.
- She's very different at the end of the movie.
Dersin bitimine kadar sadece on dakika var.
- There are only 10 minutes left until the end of the lesson.
Ne yazık ki, gıda malzemeleri, kış sonundan önce bitti.
- Unfortunately, the food supplies gave out before the end of winter.
Saat kaçta dersiniz biter?
- At what time does your class end?
Sonunda başaracaksın.
- You will succeed in the end.
O, kendini öldürmeye çalıştı fakat o başarısızlıkla sonuçlandı.
- He tried to kill himself but it ended in failure.
Bu iş iyi bitmeyecek.
- This is not going to end well.
Hastane inşaatı bitmek üzere.
- The construction of the hospital is about to end.