Bir fincan koyu kahve olmadan uyanmak zordur.
- It is hard to wake up without a strong cup of coffee.
Ben saat 6.30'da uyanmak zorundayım.
- I have to wake up at 6:30.
Tom Mary'yi uyandırmak için nazikçe sarstı.
- Tom gently shook Mary awake.
Uçuş görevlisi Tom'u uyandırmak için salladı ve ona uçağın indiğini söyledi.
- The flight attendant shook Tom awake and told him that the plane had landed.
Herkes buradan manzaranın güzel olduğunu söylüyor.
- Everyone says the view from here is beautiful.
Onun bir tepenin üzerinde yer alan evinin güzel bir manzarası var.
- Situated on a hill, his house commands a fine view.
Sanırım yalnızca ben farkındayım.
- I think I am the only one awake.
Tom ders sırasında uyanık kalamadı.
- Tom couldn't stay awake during class.
O bütün gece uyanık yattı.
- She lay awake all night.
Ben Shinkansen'den görüntülenebilir manzarayı seviyorum.
- I love the scenery viewable from the Shinkansen.
Tokyo'nun gece görüntüsü muhteşemdir.
- The night view of Tokyo is wonderful.
Bu geçerli bir bakış açısıdır.
- This is a valid point of view.
Soruna farklı bir bakış açısından bakalım.
- Let's look at the problem from a different point of view.
Seni uyandırmak istemedim.
- I didn't want to wake you.
Amacım Tom'u uyandırmak değildi.
- I didn't mean to wake Tom up.
Ben küçük esprileri seviyorum ve senin şeyler üzerinde düşünceni ve görüşlerini oldukça kıskanıyorum.
- I love our little jokes and I'm quite jealous of your thinking and views on things.
Bir avukat olma düşüncesiyle gece gündüz çalıştı.
- He studied day and night with a view to becoming a lawyer.
Annesi onu uyandırıncaya kadar Jim uyanmadı.
- Jim didn't wake up until his mother woke him.
Yarın sabah erken uyanmak zorundasın.
- You have to wake up early tomorrow morning.
Koyu bir fincan kahve uyanık kalmama yardım eder.
- A strong cup of coffee helps me wake up.
Bence Tom muhtemelen şimdiye kadar uyanmıştır.
- I think Tom is probably awake by now.
Tom şimdiye kadar uyanmış olmalı.
- Tom should be awake by now.
Uçuş görevlisi Tom'u uyandırmak için salladı ve ona uçağın indiğini söyledi.
- The flight attendant shook Tom awake and told him that the plane had landed.
Hizmetçilerin çığlıkları herkesi uyandırdı.
- The servants' screams awakened everyone.
Çalar saat beni 7:00 de uyandırır.
- The alarm clock wakes me at seven.
Alarm çalmasına rağmen uyanamadım.
- Although the alarm rang I failed to wake up.
Bu cümleyi görmek için en az on sekiz yaşında olmalısın.
- You must be at least eighteen to view this sentence.
How long I slept I cannot tell, for I had nothing to guide me to the time, but woke at length, and found myself still in darkness.
... And it's those regrets, you say did you ever wake up and ...
... tell you how the wake up call came to me. ...