Ailen hakkında hiçbir şey bilmiyor.
- She knows nothing about your family.
Ona söyleyecek hiçbir şeyim yok.
- I've got nothing to say to him.
Açığa çıkartılmayacak hiçbir sır yoktur.
- There is nothing concealed that will not be revealed.
O hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
- That will change nothing.
Tomun yapacak başka hiç bir şeyi yok.
- Tom has nothing else to do.
Ona yardım etmek için yapabileceğim hiç bir şey yok.
- There's nothing I can do to help her.
Hiç hiçlik hakkında düşünmeyi denedin mi?
- Have you ever tried to think about nothing?
Hiçlik, hiçlikten gelir.
- Nothing comes of nothing.
O, sevgilisinin arzuların tatmin etmek için her şeyi yaptı ama hiçbiri işe yaramadı.
- He had done everything to satisfy his beloved's desires, but nothing worked.
Ya hepsi, ya da hiçbiri.
- It's either everything or nothing.
Son puan iki sıfırdı.
- The final score was two to nothing.
Senin değerin sıfırdan daha az.
- You're worth less than nothing.
Ben bu kitabı boşuna aldım.
- I got this book for nothing.
O, arabayı boşuna aldı.
- He got the car for nothing.
Hiçbir şey tesadüfen olmaz.
- Nothing happens by chance.
Gerçekleştirmediğin sürece hiçbir şey olmaz.
- Nothing happens unless you make it happen.
Hiçbir şey asla değişmeyecek.
- Nothing will ever change.
Herkes Japonya'da artık kötü bir şey asla olmayacağını umuyor.
- Everyone is hoping nothing bad will ever happen in Japan.
Tüm gün katiyen bir şey yemedim.
- I ate absolutely nothing the whole day.
Katiyen yapmayacaksın.
- You'll do nothing of the kind.