تعريف a trap في الإنجليزية التركية القاموس.
- trap
- {i} kapan
Onlar tilkiyi kapana sıkıştırdılar.
- They trapped the fox.
Nasıl kapan kuracağımı biliyorum.
- I know how to set a trap.
- trap
- tuzak
Biz bir tilki yakalamak için bir tuzak kurduk.
- We set a trap to catch a fox.
Hayvanı yakalamak için bir tuzak kurdu.
- He set a trap to catch the animal.
- net
- {f} ağ ile tutmak
- trap
- ayırıcı
- trap
- trappean volkanik kara taş benzeri
- trap
- (Askeri) TUZAK: Düşman personeline zayiat verdirmek ve savunmayı kuvvetlendirmek maksadıyla, belirli yerlerde, çeşitli şekillerde ve gizli olarak yerleştirilen patlayıcı tertibat. Bak. "trapmine" ve "booby trap"
- net
- {i} file
Kelebekleri bir fileyle yakaladım.
- I captured butterflies with a net.
- trap
- {f} kapan kurmak
- trap
- {f} kapana kıstırmak
- trap
- tuzak tutmak
- trap
- tuzak kurmak
- trap
- tıkaç
- trap
- kapanla yakalamak
- trap
- set çekmek
- trap
- kapanla donatmak
- trap
- kondenstop
- trap
- mandepsi
- trap
- tuzağa düşürülmüş
İnsanlar kendilerini tuzağa düşürülmüş hissetmekten nefret ederler.
- People hate feeling trapped.
Geleceği olmayan bir işte tuzağa düşürülmüştü.
- He was trapped in a dead-end job.
- trap
- avlamak
- trap
- (İnşaat) döşeme kapağı
- trap
- pusuya düşürmek
- trap
- kapan ile yakalamak
- trap
- ata süslü çul örtmek
- trap
- ağına düşürmek
- trap
- tongaya bastırmak
- trap
- bezemek
- trap
- desise
- trap
- (İnşaat) tutmak
- trap
- tutucu
- trap
- kapak takmak
- trap
- (İnşaat) merdiven kapağı
- net
- ağ
İsa, Galilee Denizi boyunca geçerken, Simon ve kardeşi Andrew'in göle bir ağ attıklarını gördü.
- As Jesus passed along the Sea of Galilee, he saw Simon and his brother Andrew casting a net into the lake.
Sosyal ağlarda zararsız bir kişi gibi görünen bir katil olabilir.
- There may be a killer who looks harmless in any social network.
- net
- (ağ ile) yakalamak
- net
- kâr etmek
- trap
- tuzağa düşürmek
- trap
- ağız
- trap
- {f} tuzağa düşür
Timsah antilopu nehri geçerken tuzağa düşürdü.
- The crocodile trapped the gnu as it tried to cross the river.
Sürücüler mağarada tuzağa düşürüldü.
- The divers were trapped in the cave.
- trap
- (Elektrik, Elektronik) 1. Bazı elektronik devrelerde, belli frekansları bastırmak ya da geçişini engellemek için kurulan düzenek/devre.2. Her hangi bir frekanstaki akımın yolu üzerine konulan ve rezonansa geldiği frekanstaki akımın akışını engelleyen paralel rezonans devresi.3. Çok bandlı antenlerde antenin farklı bandlar için boyutlandırılmış kısımları arasına konulan ve onları elektriksel anlamda birbirlerinden izole eden devre/düzenek
- trap
- uzak
- TRAP
- (Askeri) hava aracı ve personelin taktik kurtarılması (Deniz Piyadeleri); taktikle ilgili uygulamalar; tank, bomba taşıyıcı, adaptör ve pilonlar; terörizm arama ve analiz programı (tactical recovery of aircraft and personnel (Marine Corps); tactical related applications; tanks, racks, adapters, and pylons; terrorism research and analysis program)
- net
- (sıfat) net, kesintisiz
- net
- son/n
- net
- (fiil) ağ yapmak, ağ ile yakalamak, tuzağa düşürmek, kazanmak, kâr etmek
- net
- (Askeri) KAMUFLAJ AĞI: Bak. "camouflage net"
- net
- {f} ağ ile yakalamak
- net
- {i} tül
- net
- ağ ile avlamak
- net
- (Tekstil) ağ ( örgü )
- net
- {f} kazanmak, kâr etmek
- net
- {s} kesintisiz
- net
- net ball ağa dokunduktan sonra rakibin sahası içine düşen tennis net tenis ağı
- net
- {s} net, kesintisiz
- net
- ağ örmek
- net
- {i} tuzak
- net
- (Askeri) Ağ, şebeke, çevrim (Muhabere)
- trap
- {f} (ata) süslü koşum takımı geçirmek; (ata) süslü çul örtmek
- trap
- {i} kum engeli (golf)
- trap
- {i} hafif araba
- trap
- {f} oyuna getirmek
- trap
- {i} gaga
- trap
- tut/tuzağa düşür
- trap
- dans orkestrasında
- trap
- {f} kapan ile
- trap
- kapan,v.tuzağa düşür: n.tuzak
- trap
- {i} iki kişilik araba
- trap
- {i} argo ağız, gaga
- trap
- ağız/araba/tuzak
- trap
- dili eşya
- trap
- {i} fırlatıcı
- trap
- süslemek
- trap
- pıl pırt
- trap
- {f} kapak takmak (gaz kaçırmasın diye)
- trap
- atlara süslü takım koymak
- trap
- {i} dolap
- trap
- iki tekerlekli at arabası
- trap
- {f} yakalamak
Biz bir tilki yakalamak için bir tuzak kurduk.
- We set a trap to catch a fox.
Hamam böceklerini yakalamak için tuzaklar kurduk.
- We set out traps for catching cockroaches.
- trap
- bir çeşit volkanik kara taş
- trap
- {i} volkanik siyah taş
- trap
- {i} hile, desise, dolap, tuzak
- trap
- fak
- trap
- kapanca