O, tepenin üst kısmında yaşıyor.
- He lives at the top of the hill.
Tom cüzdanını şifoniyerin üstüne koydu.
- Tom put his wallet on top of the dresser.
Altı saatlik tırmanıştan sonra, nihayet dağın zirvesine ulaşmayı başardık.
- After six hours' climbing, we finally succeeded in reaching the top of the mountain.
Deprem vurduğunda masanın üstündeki her şey tıkırdamaya başladı.
- Everything on top of the table started rattling when the earthquake hit.
O, tepenin üst kısmında yaşıyor.
- He lives at the top of the hill.
Şirketin tepesine gelmek için, onun sıkı çalıştığını herkes biliyor.
- Everyone knows that he worked hard to get to the top of the company.
Şirketin en üst kademesinde olmak istiyorum.
- I want to be at the top of the company.
En üst çekmecene bak.
- Look in your top drawer.
Kadın masanın üstündedir.
- The woman is atop the table.
O en yüksek hızda sürüyor.
- He is driving at top speed.
Aziz Benedict ilk manastırı Monte Cassino'nun tepesinde kurdu.
- St. Benedict established his first monastery on top of Monte Cassino.
Geçen yılın ilk 100'ünde en sevdiğiniz şarkı nedir?
- What's your favorite song in last year's top 100?
Mt.Fuji'nin zirvesine tırmandım.
- I climbed to the top of Mt. Fuji.
O her zaman sınıfın zirvesindedir.
- He is always at the top of the class.
Her top is a blue baggy.
Kadın masanın üstündedir.
- The woman is atop the table.
Dağın tepesinde bir tapınak vardır.
- There is a shrine atop the mountain.
Biraz pahalı olsalar bile, ben daime en iyi ürünleri satın alırım.
- I always buy a top quality product even if it is slightly more expensive.
Tom en iyi mühendislerimizden biri.
- Tom is one of our top engineers.
The envoy found the French king playing the part of horse while his young son rode atop.
And other things, she echoed, nodding slowly and resting her body a little more atop him again.
His kite got caught at the top of the tree.
The Jabulani is the official match ball of the 2010 FIFA World Cup.
- Jabulani, 2010 FIFA Dünya Kupası'nın resmi maç topudur.
Tom crushed the sheet of paper up into a ball and threw it across the room.
- Tom kağıdı bir top gibi kırıştırdı ve odanın içinde fırlattı.
This church was destroyed by cannon fire.
- Bu kilise top ateşiyle yıkılmıştı.
Never use a cannon to kill a fly.
- Asla bir sineği öldürmek için bir top kullanma.
He was in charge of the fundraising efforts.
- O, bağış toplama çabalarından sorumluydu.
Tom twisted the knob and opened the door.
- Tom topuzu çevirdi ve kapıyı açtı.
Tom turned the knob and pushed the door open.
- Tom topuzu çevirdi ve açmak için kapıyı itti.
The first human cannonball was a 14-year-old girl called Zazel.
- İlk insan top güllesi Zazel adlı 14 yaşında bir kızdı.
The ball rolled on the ground towards me.
- Top yerde bana doğru yuvarlandı.
The ball rolled across the road.
- Top, yolun karşısına yuvarlandı.
We saw a bunch of birds.
- Bir kuş topluluğu gördük.
She wears her hair in a bun.
- O, saçını topuz yapar.
Tom held the hostages at gunpoint while Mary gathered the cash.
- Tom, Mary parayı toplarken rehineleri silahla tuttu.
I've been hearing gunfire in the distance.
- Ben uzaktan top ateşi duyuyorum.
... is not for the kids who are in the top 1 percent, ...
... at the top play by a different set of rules. That's been his philosophy in the private ...