İnsanlar yoksulluğa karşı mücadele etti.
- People struggled against poverty.
Bu savaş, bir yaşam ya da ölüm mücadelesi gibi görünüyordu.
- That fight seemed like a life-or-death struggle.
Bilek güreşi yapmak ister misin?
- Do you want to arm wrestle?
Onlar Japon sumo güreşçileridir.
- They are Japanese sumo wrestlers.
Mücadele etmek zorunda değilsin.
- You don't have to struggle.
Paleolitik olarak bilinen dönem sırasında, insan hayatta kalmak için mücadele etmek zorundaydı.
- During the time period known as Paleolithic, man had to struggle for his survival.
Neden her zaman bu tür sorunlarla mücadele etmek gerekiyor?
- Why do I always need to struggle with such problems?
Hep mücadele etmek zorundaydık.
- We always had to struggle.
İki taraf, sıcak yaz güneşinde saatlerce mücadele ettiler.
- The two sides struggled for hours in the hot summer sun.
Aslan kafesinden dışarı çıkmak için mücadele etti.
- The lion struggled to get out of his cage.
O kalkmak için çabaladı.
- She struggled to get up.
Tom tepeye tırmanmak için çabaladı.
- Tom struggled to climb to the top.
Tom, Mary ile mücadele etti.
- Tom wrestled with Mary.
Tom ve Mary sonunda kavuşabilmek için savaştılar.
- Tom and Mary struggled to make ends meet.
Bu savaş, bir yaşam ya da ölüm mücadelesi gibi görünüyordu.
- That fight seemed like a life-or-death struggle.
O kalkmak için çabaladı.
- She struggled to get up.
Tom tepeye tırmanmak için çabaladı.
- Tom struggled to climb to the top.
Bir süre boyunca onunla uğraştık.
- We struggled with it for a while.
Birkaç ay boyunca uğraştım.
- I struggled for a few months.
Tom güreşmek istediğini söyledi.
- Tom said he wanted to wrestle.
During the centuries, the people of Ireland struggled constantly to assert their right to govern themselves.
... that's how it all started you know going to my own and and financial struggle and ...
... We certainly struggle with people like Microsoft. ...