O, dereye yakın oturdu.
- He sat next to the stream.
Bir dere göle akmaktadır.
- A stream flows into the lake.
Tom akarsuyu birkaç kilometre izledi.
- Tom followed the stream for a couple of kilometers.
Tom sonunda akarsu üzerinden atlamayı denemeye karar verdi.
- Tom finally decided to try jumping over the stream.
Bu hızlı akıntıda yüzmek tehlikeli olmalı.
- It must be dangerous to swim in this rapid stream.
Tekne akıntıyla sürüklendi.
- The boat drifted down the stream.
Adam fakir olarak doğmaktan utanıyordu.
- The man was ashamed of being born poor.
Doğmak, evlenmek ve ölmek, her zaman para getirir.
- Be born, get married, and die; always bring money.
Şubat ayında doğanlar diğer aylarda doğanlardan ayın daha yüksek yüzdesini doğum günlerini kutlayarak harcarlar.
- People born in February get to spend a higher percentage of the month celebrating their birthdays than those born in other months.
Onlar Tayland doğumlular.
- They were born in Thailand.
Babam, ben doğmadan önce öldü.
- My dad died before I was born.
Biz mutlu bir birlikteliği yürütme kapasitesi ile doğmadık.
- We aren't born with the capacity to carry out a happy coexistence.
Babam 1941'de Matsuyama'da doğmuş.
- My father was born in Matsuyama in 1941.
O, yirmi yıl önce doğmuş olmayı diledi.
- She wished she had been born twenty years earlier.
Kent doğuştan liderdir.
- Kent is a born leader.
Tom doğuştan kör değildi.
- Tom was not born blind.
Trafik akışında bir kesinti yoktu.
- There was no gap in the stream of traffic.
Tanaka öğretim tarihinin akışına aykırıdır.
- Tanaka's teaching goes against the stream of history.
Bir dere göle akmaktadır.
- A stream flows into the lake.
All of the bright kids went into the A stream, but I was in the B stream.
... that core stream experience on mobile absolutely rocks. ...
... We allowed developers to set up their own viewing parties and stream this event live. ...