Tom işçiyi çalmakla suçladı.
- Tom accused the employee of stealing.
O beni parasını çalmakla suçladı.
- She accused me of stealing her money.
Hırsızlık yapacağıma açlıktan ölürüm.
- I would rather starve to death than steal.
Hırsızlık yaparken yakalandı.
- He was caught in the act of stealing.
Kasadan parayı çaldığı için çocuğu bağışladım.
- I forgave the boy for stealing the money from the safe.
Kurabiyeleri çalarken belirlendi.
- He was spotted stealing cookies.
Bu gerçek bir kelepir.
- This is a real steal.
The catcher caught the wild pitch and threw the ball to second, just in time, preventing another stolen base.