a sound, outcry, clamor, squabble

listen to the pronunciation of a sound, outcry, clamor, squabble
الإنجليزية - التركية

تعريف a sound, outcry, clamor, squabble في الإنجليزية التركية القاموس.

noise
gürültü

Bebek uyuyor. Gürültü yapmayın. - The baby is asleep. Don't make a noise.

O gürültüye katlanamam. - I can't put up with that noise.

noise
ses

O, gürültünün ne hakkında olduğunu sormak için üst kattan seslendi. - She called down from upstairs to ask what the noise was about.

Çorbanızı içerken ses çıkartmayınız. - Don't make noises when you eat soup.

noise
{f} ses çıkarmak
noise
{f} gürültü etmek
noise
sessiz

Çocuklara sessiz kalmalarını emrettim, ama onlar gürültü yapmaya devam ettiler. - I ordered the children to stay quiet, but they kept on making noise.

Benim için sürpriz oldu, kapı sessizce açıldı. - Much to my surprise, the door opened noiselessly.

noise
gürültüsüz
noise
kısa devre
noise
patırtı
noise
{f} about/around/abroad etrafa yaymak, ilan etmek
noise
(Askeri) PARAZİT: Bir almaçta, karışımından ayrı olarak, alıcı tarafından arzu edilmeyen karışıklık. Parazit, sesli muhabere cihazlarında sesle kendini belli eder; radar cinsinden cihazlarda gözle görünür. Gözle görünene (snow) da denir
noise
(isim) gürültü, ses, patırtı, velvele, parazit
noise
{i} ses, gürültü, patırtı, şamata
noise
(Tıp) Ses, seda, ses veren isimden kulağa gelen titreşim
الإنجليزية - الإنجليزية
{n} noise
a sound, outcry, clamor, squabble
المفضلات