O, on yıldan daha fazla süredir tek başına bir kabinde yaşamaktadır.
- He has been living in the cabin by himself for more than ten years.
Tom'un göl yakınında küçük bir kabini var.
- Tom has a small cabin on the lakefront.
Tom ve Mary balayıları için İtalya yakınında vapurla seyahate çıktılar fakat gemi battı ve Tom kamarasında boğuldu.
- Tom and Mary went on a cruise near Italy for their honeymoon, but the ship sank and Tom was drowned in his cabin.
Gemi büyük bir buzdağına çarptığında yolcular kamaralarında uyuyorlardı.
- The passengers were asleep in their cabins when the ship hit a huge iceberg.
Kulübeye yetişinceye kadar onu tek sıra izledik.
- We followed him single file till we reached the cabin.
Naoki fakirdi ve bir kulübede yaşardı.
- Naoki was poor and lived in a cabin.