Dan en genç halası Linda'yla sapkın bir cinsel ilişkiye başladı.
- Dan began an erratic sexual relationship with his youngest aunt, Linda.
Dürüstlük koltuk değneği üzerinde bir dilenci; dolandırıcılık taçlı bir prensestir.
- Honesty is a beggar on crutches; roguery is a princess with a crown.
Dürüstlük koltuk değneği üzerinde bir dilenci; dolandırıcılık taçlı bir prensestir.
- Honesty is a beggar on crutches; roguery is a princess with a crown.
Düzensiz malzemelerin etkisini azaltmak zorundaydık.
- We had to lessen the impact of the erratic supplies.
Sami'nin, Leyla'nın düzensiz davranışları nedeniyle kafası karışmıştı.
- Sami was confused by Layla's erratic behavior.
Bu haydut isyancılar dünyada dolaşmayı hak etmiyorlar.
- Those rogue rebels do not deserve to roam the Earth.
Yugoslavya 20. yüzyılın sonlarında, ABD tarafından haydut devlet olarak kabul edildi.
- In the late 20th century, Yugoslavia was considered a rogue state by the United States.
Tom genellikle bir dolandırıcı olarak oynar.Bu onun sihirbaz olarak oynadığı ilk zamandır.
- Tom typically plays as a rogue. This is his first time playing as a wizard.
Elbonia dolandırıcı bir millettir.
- Elbonia is a rogue nation.
Kuiper Kuşağı'na ait serseri bir göktaşı Dünya'yla çarpışma rotasında.
- A rogue asteroid from the Kuiper Belt is on a collision course with the Earth.
Maintaining varieties also requires selection, however. It's usually referred to as culling or roguing. ...we examine the population and eliminate the occasional rogue.
In the minds of Republican hard-liners, the Silent Majority of Americans who had elected the President, and even Nixon's two Democrat predecessors, China was a gigantic nuke-wielding rogue state prepared to overrun the free world at any moment.
Maintaining varieties also requires selection, however. It's usually referred to as culling or roguing. ...we examine the population and eliminate the occasional rogue.