Tenis kortu yanında bir çeşme var.
- There's a drinking fountain by the tennis court.
Genç bir kadın çeşmenin önünde şarkı söyleyip gitar çalıyordu.
- A young woman was singing and playing the guitar in front of the fountain.
Şimdi çocuk zaten pınara düştü.
- Now the child has already fallen in the fountain.
Güzel bir altın dolmakalemim var.
- I have a nice golden fountain pen.
Dolmakalemle yazmayı severim.
- I like writing with a fountain pen.