O, ayrılmadan önce akrabalarının kucakladı.
- He embraced his relatives before he left.
O, akrabaları ile aynı fikirde değil.
- He disagrees with his relatives.
Profesör dün güneş enerjisi konulu bir konferans verdi. Ben Göreceli Risk konulu bir konferans verdim.
- The Professor gave a lecture on solar energy yesterday. I gave a lecture on Relative Risk.
Bu göreceli ve belirsiz.
- This is relative and ambiguous.
Nispi nem oranını ölçmek için, bir psikrometre kullanabilirsiniz.
- You can use a psychrometer to measure relative humidity.
Çekirdek aile genç bir önyargıdır; aslında, aileler sadece göreli zenginliğin son 50 ya da 60 yılı içinde birkaç yakın üyenin etrafında inşa edilmiştir.
- The nuclear family is a young prejudice; in fact, families have only been built around the few immediate members in the last 50 or 60 years of relative wealth.
Yakın bir komşu, uzak bir akrabadan daha iyidir.
- A close neighbor is better than a distant relative.
Çekirdek aile genç bir önyargıdır; aslında, aileler sadece göreli zenginliğin son 50 ya da 60 yılı içinde birkaç yakın üyenin etrafında inşa edilmiştir.
- The nuclear family is a young prejudice; in fact, families have only been built around the few immediate members in the last 50 or 60 years of relative wealth.
Sorunla ilgili gerçekleri dinleyin.
- Listen to the facts relative to the issue.
... on. Now, remember that security is relative. You ...
... that relative to existing modes of transportation ...