Bana ders anlatmak zorunda değilsin.
- You don't have to lecture me.
Ders saat 8'de başlar.
- The lecture starts at 8 o' clock.
Onun dersleri korkunç sıkıcı.
- His lectures are terribly boring.
Senin tarafından ders verilmem gerekmiyor.
- I don't need to be lectured by you.
Bilimci evrenin yapısı üzerine bir ders verdi.
- The scientist gave a lecture on the structure of the universe.
Okutman döndüğünde o gizlice sınıftan kaçtı.
- When the lecturer turned round, he sneaked out of the classroom.
Özellikle, ben bir üniversite okutmanıyım.
- Specifically, I'm a university lecturer.