Ben, istediğim pozisyonu alamadım.
- I failed to get the position I wanted.
Tom pozisyon için başvurdu, ancak onu alamadı.
- Tom applied for the position, but he didn't get it.
Sana tavsiye verecek konumda değilim.
- I'm not in a position to give you advice.
Şu anda hassas bir konumdayım.
- I am now in a delicate position.
Tom durumunu netleştirmedi.
- Tom didn't make his position clear.
O, durumunu bana açıkladı.
- He explained his position to me.
Başkan konuyla ilgili kişisel görüşünü belirtti.
- The president stated his position on the issue.
Kulüp saymanı olarak görevimden istifa ettim.
- I resigned from my position as club treasurer.
O on yıldır şimdiki görevinde kaldı.
- She has remained in her present position for ten years.
Büyük bir unvan mutlaka yüksek bir görev anlamına gelmez.
- A big title does not necessarily mean a high position.
Amcam geçen yıl öğretmenlikten emekli oldu, fakat üniversitede bir görevi hâlâ sürdürebiliyordu.
- My uncle retired from teaching last year, but he still managed to hang onto a position at the university.
O, firmada önemli bir konumu işgal eder.
- He occupies a prominent position in the firm.
CEO'nun işbirliği yapma konusundaki isteksizliği bizi zor duruma soktu.
- The CEO's unwillingness to cooperate put us in a difficult position.
Büyük bir unvan mutlaka yüksek bir görev anlamına gelmez.
- A big title does not necessarily mean a high position.
Yeni bir görev arıyor.
- He is seeking a new position.
Takım yıldızları gökyüzündeki yıldızların konumlarını tanımaya yardım etmek için faydalı bir yol olabilir.
- Constellations can be a useful way to help identify positions of stars in the sky.
Yerimde olsan ne yaparsın?
- What would you do if you were in my position?
Derin ve saygılı huşuyla şamdanı önceki yerine koydum.
- With deep and reverent awe I replaced the candelabrum in its former position.
Başkan konuyla ilgili kişisel görüşünü belirtti.
- The president stated his position on the issue.
Bu pozisyon beni son derece savunmasız hissettiriyor.
- This position makes me feel extremely vulnerable.
Eğer gelemiyorsan senin yerine birini gönder.
- If you can't come, send someone in your stead.
Başkan gelmedi ama, yerine başkan yardımcısını gönderdi.
- The president did not come, but sent the vice-president in his stead.
Chief of Staff is the second-highest position in the army.
My position on this issue is unchanged.
Stand in this position, with your arms at your side.
Strong earnings have bolstered the company's financial position.
Stop running all over the field and play your position!.
... sailed the ocean blue, you would get lost. With the compass knowing the position of ...
... the town used to have a strategic position on the caravan rodale inc ...