a portion, member, party, space, conduct

listen to the pronunciation of a portion, member, party, space, conduct
الإنجليزية - التركية

تعريف a portion, member, party, space, conduct في الإنجليزية التركية القاموس.

part
parça

Bu fabrika, otomobil parçaları üretmektedir. - This factory manufactures automobile parts.

Anne pastayı üç parçaya böldü. - Mother divided the cake into three parts.

part
kısım

Tayland'da ülkenin bazı kısımları pirinç yetiştirmek için şimdiden aşırı kuru hale geldi. - In Thailand it has already become too dry to grow rice in some parts of the country.

İngiltere'nin birçok kısımlarını ziyaret ettim. - I visited many parts of England.

part
taraf

Parti Mac tarafından organize edildi. - The party was organized by Mac.

Üçüncü bir taraf olarak pozisyon almaya niyetliyim. - I intend to take my position as a third party.

part
kısmen

Tom onun kısmen hatası olduğunu kabul etti. - Tom admitted that it was partially his fault.

Kısmen sizinle aynı fikirdeyim. - I partly agree with you.

part
yarı

Çocuğunuzun doğumundan sonra işinizi yarım gün yapmalısınız. - After the birth of your child, you should make your work part-time.

Yarın akşam bir partimiz var. - We have a party tomorrow evening.

part
ekseriya
part
görev

Topluma yardımcı olmak için görevimi yapmaya çalışıyorum. - I try to do my part to help the community.

Görevimi yapmayı planlıyorum. - I plan on doing my part.

part
yan

Yandaki ev biraz gürültülü. Onların parti yapıp yapmadıklarını merak ediyorum. - The house next door is a bit loud. I wonder if they're throwing a party.

Japonca öğrenmenin zor yanı nedir? - What is the hard part of learning Japanese?

part
{f} ayır

Tom parti için üç yüz dolarlık bütçe ayırdı. - Tom budgeted three hundred dollars for the party.

Bu cihazlar özellikle yüksek kaliteli işçilikle ayırt edilir. - These devices are distinguished by particularly high-quality workmanship.

part
fasıl
part
ayrılmak

Niçin ayrılmak istediğine dair fikrim yok. - I have no idea why you want to part with that.

O, evinden ayrılmak istemedi. - He didn't want to part with his house.

part
{f} parçalanmak, ayrılmak; bölünmek
part
{f} tarakla ayırmak
part
(ial) parça (lı), kısmi
part
(fiil) ayırmak, tarakla ayırmak, ayrılmak, kopmak, elden çıkarmak
part
{i} parça, bölüm, kısım
part
{i} katkı. z. kısmen
part
{i} hisse, pay
الإنجليزية - الإنجليزية
{n} part