Tom özellikle konuşkan hissetmiyordu.
- Tom wasn't feeling particularly talkative.
Tom'un onu yapmak için özel bir nedeni yoktu.
- Tom did it for no particular reason.
Bu bitki Madeira adasına özgüdür.
- This plant is particular to the island of Madeira.
Şu belirli kişi çalışacaktı.
- That particular person would run.
Şimdi yapacak belirli bir şeyim yok.
- I have nothing particular to do now.
Tom yedikleri hakkında çok müşkülpesenttir.
- Tom is very particular about what he eats.
Nasıl giyineceği hakkında müşkülpesent.
- He is particular about how he dresses.
Öğretmen özellikle o noktaya vurgu yaptı.
- The teacher particularly emphasized that point.