Tom cesur bir duruş aldı.
- Tom took a courageous stand.
Duruşumu netleştireyim.
- Let me make my stand clearer.
Tren o kadar doluydu ki tüm gezi boyunca ayakta kalmak zorunda kaldım.
- The train was so packed that I had to stand up during the whole trip.
Bankadaki bakiye 2 milyon yende duruyor.
- The balance at the bank stands at two million yen.
Ayaklarımın üzerinde güçlükle durabiliyordum.
- I could scarcely stand on my feet.
Orada duran adam dükkanının sahibidir.
- The man standing over there is the owner of the store.