Bir tane seçmek zorundasın.
- You have to pick one.
Arkadaşım için bir hediye seçmek istiyorum.
- I want to pick out a present for my friend.
Gölette bir turnabalığı var.
- There is a pike in the pond.
Hava güzel olursa, onlar mantar toplamak için ormana gidecek.
- They will go to the woods to pick mushrooms, weather permitting.
Tom birkaç elma toplamak için merdivene çıktı.
- Tom went up the ladder to pick some apples.
Bence Tom'u seçmelisin.
- I think you should pick Tom.
Arkadaşım için bir hediye seçmek istiyorum.
- I want to pick out a present for my friend.
Tom ve John bazı kızları almak için dün gece bara gittiler.
- Tom and John went to the bar last night to pick up some girls.
Jim kalemini düşürdü ve onu almak için eğildi.
- Jim dropped his pen and bent to pick it up.
Bir turna balığına nasıl yüzüleceğini öğretemezsin.
- You can’t teach a pike how to swim.
Gölette bir turnabalığı var.
- There is a pike in the pond.
Tom sahilde bazı güzel deniz kabukları topladı.
- Tom picked up some pretty shells on the beach.
Biraz yaban mersini topladıktan sonra, bir pasta yaparım.
- After I pick some blueberries, I make a tart.
Bir kazma sert zemin yüzeyleri parçalamak için kullanılan uzun saplı bir araçtır.
- A pick is a long handled tool used for breaking up hard ground surfaces.
Bir kazmam, iki küreğim ve bir el arabam var.
- I have a pick, two shovels and a wheelbarrow.
O üç yeni pena satın aldı.
- She bought three new picks.
Gitar çaldığında bir mızrap kullanıyor musun?
- Do you usually use a pick when you play the guitar?
O üç yeni mızrap satın aldı.
- She bought three new picks.
I'll pick the one with the nicest name.
He didn't pick the googly, and was bowled.
It's time to pick the tomatoes.
He picked his nose.
... Let me pick one another point, then get into some discussion. ...
... I'm also going to go pick one up. ...