تعريف a person with fair skin and hair في الإنجليزية التركية القاموس.
- blond
- {s} sarışın
O, bir uzun ince sarışındı.
-She was a tall, slender blonde.
Sarışınlar diğer saç rengine sahip kadınlardan % 7 daha fazla kazanırlar.
-Blondes earn 7% more than women with any other hair color.
- blonde
- sarışın kadın
- blond
- {s} sarı (saç)
- blond
- {s} sarışın (erkek)
- blonde
- sarışın (kadın)
- blonde
- {i} sarışın kız
Sarışın kızın gerçekten güzel bir göğüs dekoltesi var.
-The blonde girl has a really nice cleavage.
Yeşil giyinmiş, o uzun boylu sarışın kızın kim olduğunu biliyor musun?
-Do you know who that tall blonde girl in green is?
- blonde
- şarışın
- blonde
- sarı
Yeşil giyinmiş, o uzun boylu sarışın kızın kim olduğunu biliyor musun?
-Do you know who that tall blonde girl in green is?
O, bir uzun ince sarışındı.
-She was a tall, slender blonde.
- blond
- (erkek) sarışın
- blond
- (saç) sarı
- blonde
- (saç) sarı
- blond
- {s} sarı
Ania kahverengi ama Magdalena sarı saça sahip.
-Ania has brown hair, but Magdalena has blonde hair.
Lidia'nın sarı düz saçları var.
-Lidia has blonde straight hair.
- blond
- sarışın kimse
- blond
- ipek tül veya dantel
- blond
- açık renk
- blond
- sarışın erkek
- blond
- bilhassa siyah veya beyaz ipek dantel
- blonde
- {i} ipek dantel