Bana pencereyi açık bırakmamı söyledi.
- He told me to leave the window open.
Lütfen pencereyi kapat.
- Please close the window.
Öfkeli kalabalık, arabaları devirdi ve mağazaların önündeki camları kırdı.
- The angry mob overturned cars and smashed storefront windows.
Ben camı kırarken görüldüm.
- I was seen to break the window.
Eğer bir süre evden uzak olursam, posta servisini bırakacağım.
- If I'm away from home for a period of time, I will stop mail delivery.
Dan çok kısa bir süre için Linda'yla flört etti.
- Dan dated Linda for a very short period of time.
Yeni kürk mantolar vitrinde sergilendi.
- The new fur coats were displayed in the window.
Teşhir vitrine bakmaktan vazgeçti.
- She stopped looking at the show window.
Şu çocuk sık sık bir top ile pencerelerimizi kırıyor.
- That boy often breaks our windows with a ball.
Bu pencereler güneye bakıyorlar.
- These windows look to the south.
launch window; window of opportunity.