Hemingway'in kötü bir yazma stili vardı.
- Hemingway had a poor writing style.
Tom'un stil duygusu yok.
- Tom has no sense of style.
Bu tarz pişirme Çin'e özgüdür.
- This style of cooking is peculiar to China.
Kilise, Gothic tarzında inşâ edilmiş.
- The church is built in Gothic style.
Büyük bir şehrin cazibesinin bir kısmı onun binalarının mimarisinde görülebilen stillerin çeşitliliğine bağlıdır.
- Part of the charm of a big city lies in the variety of styles that can be seen in the architecture of its buildings.
Boynuzlu Viking kaskları İskandinavya'da artık modaya uygun değil.
- Viking helmets with horns aren't in style in Scandinavia anymore.
Neyin modaya uygun olduğunu ne zamandan beri önemsiyorsun?
- Since when do you care what's in style?
1950'li yıllarda şehir Buenos Aires'in milangolarında yaygın olan tangoyu dans etme stilini tanımlamak için 'Milonguero stili tango' terimi 1990'ların başında uyduruldu.
- The term ‘milonguero style tango’ was coined in the early 1990s to describe the style of dancing tango that was prevalent in the milongas of downtown Buenos Aires in the 1950s.