Ve yolcular onu hatırlıyor mu?
- And do the travellers remember him?
Gezgin bana yol sormak için durdu.
- The traveler stopped to ask me the way.
Burada herhangi bir İngiliz gezgin gördün mü?
- Have you seen any English travelers here?
Yolcular bir deniz kenarı otelinde kaldılar.
- The travelers stayed at a seaside hotel.
Turistler karanlıktan önce yolculuklarını bitirmeli.
- Travelers should finish their journey before dark.
Kısacası, misafirler ve gezginler arasında bir fark vardır.
- In short, there is a difference between guests and travellers.
Ben yalnızca ruhun saflığını arayan bir gezginim.
- I am just a traveller who seeks the purity of the soul.
Yabancı bir arazi yok; yalnızca yabancı olan seyyah budur.
- There is no foreign land; it is the traveller only that is foreign.
Mary, muhtemelen asla bir yerde yerleşip kalmayacak uslanmaz bir seyyahın çocuğudur.
- Mary is the kind of inveterate traveller who will probably never settle down in one place.